30 Kasım 2011 Çarşamba

Sınırsız Destek.


Yanlışı da sırf birileri yaptı diye destekleyenler var. Neyi, niye, nasıl yaptıklarını bilmeden, fütursuzca, amaçsızca, sırf günü kurtarmak adına karar alan, bunu yaparken de doğru dürüst bir amaç belirlemeyenleri sırf " biz yaptık oldu " diyebilmek adına destekliyorlar ya. Hayret ötesi hayret ediyorum. Hayret!!!

Yine Eskiye Döndük.


Oysa ki kombinelerde yapılan bize göre yanlış uygulamadan sonra dedik ki BARİ BİLET FİYATLARIMIZ SABİTLENSİN. Saolsunlar çığlığımızı duydular o zaman. Pahalı da olsa, rakip ayırımı yapılsa da en azından artık sabit bilet fiyatlarımız olacağına inandık ve hatta ne yazık ki bu konuda garanti aldık. Dendi ki " ne olursa olsun bilet fiyatları açıklandığı şekilde satılacak. " Bugün Tickettürk sitesinde Kayserispor - İBB Spor maç biletlerinin yine 1-2 ve 10 TL olduğu açıklandı.

Yazıktır, günahtır. Bunu yapanın kim olduğunu bilmiyorum ama az çok kestiriyorum. Bana fiyatların sabit olacağı konusunda söz veren kişi olmadığını tahmin ediyorum. Bu işi TİCARETİ BİLEN birileri yürütüyor, bu fiyatı onlar belirleniyor. Ne zaman takım kötü gitse bu yola başvuruyorlar. Taraftarı resmen müşteri edasıyla karşılıyorlar.

Geçen yıl aynı durumda o 1-2 TL lik bileti alıp, üzerine GS forması geçiren bazı adamların ettiği küfürleri unutmadık, unutamayız. Devamında Süleyman Hurma' nın tepkilerini de unutmadık, unutamayız. Bunu hiç mi görmediler, düşünemediler. 1-2 Liralık 30 bin kişi gelse ne olacak? Alınabilecek herhangi bir kötü sonuçta o adamların ne yapacağı malum değil mi? Görmedik mi, yaşamadık mı? Hangisini unuttuk Allah aşkına. Bu durumun " kuyruğu kapıya sıkıştırmış kediden " ne farkı var?

Olmuyor beyler. Kusura bakmayın ama bu dakikadan sonra sizlerin temsil ettiği KAYSERİSPOR YÖNETİM KURULU sıfatını taşıyamadığınız ve kaldıramadığınız konusunda ciddi belirtiler var. Her dönemde arkanızda duranlar bile artık sizin yaptıklarınızdan rahatsızlık duymaya başladılar. Demek ki harbiden yanlış giden bişeyler var. Dur deyin buna ya da Dur diyeceklere yer açın...

29 Kasım 2011 Salı

Erhan Asal


Aslında geç kalınmış cümlelerin pek bir anlamı yoktur hayatta. Geç kalmışsındır ve kaldığın yerde bitmiştir o an senin için. 

Birilerinin kıymetini hayattayken bilmemek hastalığı peydah oldu bizlerde. Yıllarca emek veren insanları dahi çabucak unutur hale geldik. " Neden böyle olduk? " sorusunu sormaktan yorulsakta, bazen " olduk işte! " cevabını yapıştırıyoruz kendi suratımıza.

Erhan Asal yitirdiğimiz değerlerden biri. 76-82 yılları arasında hepimizin teKSevdası olan formayı terletmiş, arması için mücadele etmiş, kolunda pazubendi ile koca bir şehri temsil etmiş bir değer. Ve biz onu kaybettik. Hem de bizden hiç kimse yanında yokken kaybettik. Hiç kimse onu hatırlamıyorken. Ne acı değil mi? Erhan Asal dilekolay 6 yıl bu şehre hizmet etmişti ama karşılığını alamadı. Utanmalıyız. Yerin dibine girmeli ve oradan hiç çıkmamalıyız. Taraftar olarak, camia olarak ve en kötüsü yönetim olarak bizler utanmalıyız. Ankara' da cenazesi kaldırılmadan önce Yönetim Kurulu üyelerimizden birine ( isim yazmaktan vazgeçtim. ) taziye mesajı yayınlaması konusunda bir mesaj gönderdim. Yazıyı yazdığım an itibariyle hiç bir şey yoktu resmi sitede. Sonrasında Sayın Süleyman Hurma her zamanki gibi eline aldı sazı. Sanırım uzun sürmez yayınlanır taziye mesajı. Geç kalınmış olsa da..

Vefa diye Gökhan Ünal' ı yeniden takıma kazandıran biz, 6 yıl bu formayı terletip ebediyete göç etmiş Erhan Asal kaptanı anmaktan yoksunuz.

Ruhun Şad Olsun Erhan Asal. Adını minnetle, hürmetle ve kendime duyduğum zilletle her daim anacağım. Hakkını helal et her ne kadar yüzümüz olmasa da. Biz sana hak ettiğini veremedik ama sen yine de bize hakkını helal et.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Hatırlatmak Gibi Olmasın Ama (!)


Evet hatırlatmak gibi olmasın ama şu kötü günlere inat Kayserispor' un başarılarından bazılarını geçmemiz lazım sanırım buraya. Biliyor musunuz? Kayserispor Avrupa' da kupa kazanan 2 Türk takımından biri. Her zaman ki gibi önemsenmemiş bu başarı. Hatta bazıları çerezine turnuva diyerek dalga geçmiş Uefa İntertoto Kupası ile. Bu takımların en büyük başarıları 2. eleme turu. : )

Kayserispor 5. olduğu 2005-2006 sezonunda İntertoto Kupasına gitmeye hak kazandı. Gitti de. 4 maç yaptı İntertoto kupasında. Hiç yenilmedi. 2 galibiyet 2 beraberlik aldı ve kupanın sahibi olarak Uefa Kupasına katıldı. Uefa kupasında deplasmanda muhteşem oynamasına rağmen şanssız bir şekilde 3-2 yenildiği Az Alkmaar' a Kayseri' de 1-1 lik skor alarak elendi.

Hatırlamak istemeyenlere inat Kayserispor Avrupa Kupası sahibi bir takım. Biz bunu anlatamasakta bu böyle.  Bu da Uefa' nın Resmi Sitesinde ki TFF başarıları sayfasının linki.

Bana iyi geldi. Ya size???

Tribüne Çık Süleyman Abi.


Her başarısızlıkta, her kötü sonuçta adı ayyuka çıkan adam Süleyman Hurma. Kabahat kendisinde aslında. Bu kadar göz önüne çıkması, kendisini birilerine yem etmesi yanlış olan şey. Oysa ki ona gelene dek kızılması gereken sürü ile adam var camiada. En başta şehrin ileri gelenleri, Kayseri ahalisi, yönetim, hoca, futbolcular. Ama yok. Kayserispor' da tek gündem Süleyman Hurma. Her işe o koşturuyor, her lafa o karşılık veriyor. Aslında değme Kayserispor' lulardan daha bir taraftar. Yediği ekmeğin hakkını vermekten başka bir derdi yok. Bunu en iyi bilenlerdenim.

Diyorum ki; Tribüne çık Süleyman abi. Kulübede değil tribünde otur. Bırak takımın teknik, taktik işlerini, transfer çizgisini kulübede bu iş için para kazananlar yapsın. Sen sadece onların istediklerini al. Sen taraftar ile meşgul ol. Kurumsallaşmayı yönet. Her işe yetişemezsin sende biliyorsun. Kendini 40 parçaya bölme. Tek parça kal, sağlam dur. 

Bırak cevap vermesi gerekenler cevap versin bazı şeylere. Bırak protesto edilmesi gerekenler protesto edilsin. Ama sen karışma, kal kenarda. Maraton' a sen bağlanma mesela. As Başkanlar ne için var? Bırak gerekli açıklamayı onlar yapsın. Transfer politikasını sen izleme. Bırak onlar istesin sen pazarlığını yap. İmza töreninde sen konuşma. Bırak başkan, başkan yardımcısı konuşsun. Bu görevini devret onlara. Süleyman abi tribüne çık. Kal bir süre orada. Bak daha güzel olacak o zaman her şey.

Her ortamda adını ananlara inat kaybol bir süre ortadan. Kenarda kal. Kendini ağırdan sat. Bırak biraz başkaları yıpransın. Bırak bu takım için çaba sarfetmesi gereken sadece sen değilsin biraz da onlar kendini paralasın. 

Tribüne çık Süleyman abi. Her fırsatta taraftar ile sen karşı karşıya gelme. Bırak başkaları az da olsa bu isyandan, sitemden, protestodan nasibini alsın...

27 Kasım 2011 Pazar

Değerlendirme



Son 4 maçtır 60. dakika da 300 olumlu pası görüyoruz ama o 60 dakika da girdiğimiz pozisyon sayısı 0 ( yazı ile SIFIR ). Takıma bakıyoruz ayakta kalan tek isim Okay. Amrabat yine tek başına ama bencilce mücadele ediyor. Bencilliği kendi kapasitesinde takım arkadaşı olmamasından kaynaklanıyor. Hasan Ali 11 haftadır en verimli oyununu oynuyor buna rağmen kendi bölgesinden 2 pozisyon veriyor. Santana geçen sene ki oyunundan 10 dakika oynasa kıyamet koparmışcasına vurdum duymaz, Troisi gibi sol ayak sevdasına tutulmuş gidiyor. Riveros tek yaptığı iş top kesmek. Oyun açma konusunda hiç bir özellik sergilemiyor. Eren Güngör belki de üzüldüğüm tek isim. Çok ağır sakatlıklardan sıyrılıp formayı sırtına geçirdi ama eski Eren' den ne yazık ki çok uzak. Yaşadığı sakatlıklar haliyle korkak bir oyun sergilemesine neden oluyor. Bugün yine korkak oynayarak bir iki pozisyona neden oldu. Umarım düzelir. Pekarik geldiğinden beri en kötü oyununu oynadı düşünün artık. Zurab takımın tek gerçeği. Elinden geldiğince her yerde. Defansta tehlike önlüyor, top çıkartıyor, yeri geldiğinde faul yapıp kart görüyor. Sürekli takımı için mücadele ediyor.

Bir paragraf kolunda pazuband taşıyan, Kayserispor' a verdikleri için bu takıma yeniden kazandırılan, çok şey beklenilen ama hiç bir şey ÜRETEMEYEN, karambolden gelen toplar dışında varlığını hiç ama hiç hissettirmeyen, arkadaşları koşması gereken yere top attığında alamayıp arkadaşlarına durmadan laf sokan, kötü oynadığı maçta kenara alınınca tavır yapıp soyunma odasına giden, Geldiğinde Kral diye bir yerimi yırttığım ama beni en çok utandıran isim olan Gökhan Ünal' a. Kayserispor' dan gönderilmene neden olan sürecin nasıl başladığını hatırlatmamı ister misin Kral?

Sonradan oyuna giren Nadir elinden geleni yaptı, Ömer yine top öldürme yarışına girdi, Furkan 1 şut dışında bir varlık gösteremedi.

Manisaspor ise muhteşem bir örgütlenme ile bu maçı kazandı. Futbolcusundan hocasına, teknik heyetinden yönetimine, taraftarından şehrine kadar bugün bu maçı hakederek kazandılar. Tebrik etmemek ne mümkün. 

Kayserispor yönetiminden bir ricam var. Manisaspor' un 3000 kişiden 13 bin taraftara nasıl çıktığını, takımda ki bu arkadaşlığın, hoca, yönetim ve şehirde ki bu birlikteliğin nedenini bir araştırsınlar. Bir soruştursunlar belki kendilerine yönelik bir pay çıkartırlar. Kimbilir...

23 Kasım 2011 Çarşamba

Ne Kadar Ekmek, O Kadar Köfte


Bizim şehrin en olumsuz özelliği diğer şehirlerdeki gibi geçmişe dair bir başarısının bulunmaması.

Trabzon, Eskişehir hatta Göztepe bile geçmişten gelen başarının mirasçıları olarak sayılarını artırmışlar.
Nesilden nesile aktarmışlar.
Bizim insanımız da en çok 1. Lig, 2. Lig görmüş.
Sadece Avrupa' da en çok gol atan 2. takım olduğumuz sezon ( Liverpool' dan sonra ) dan sonra biraz kıpırdanmalar olmuş ama tekrar sönmüş.
Tam 90' lar futbol popülaritesi derken de bu sefer Belediye başkanı araya girmiş, hadi öpüşün barışın deyip sivrilen yerleri zımparalamış.

Mamurun başladığı dönem muazzam atmosfere şahit olmuşuz, önce kümede kalma heyecanı, ardından üst sıralar heyecanı bizi baya motive etmiş.
Ama sadece insanlar maça gidip gelmiş, taraftar onların gözünde erkilet kale arkasındakiler olarak kalmış,
Siz taraftarsınız diyen olmamış.
Sivas caddesinde " Alem kortej görsün " kıvamında maçlara gitmeler gelmeler, cadde kapatmalar kimseyi hareketlendirmemiş.
Sürekli devam eder sanılmış, sayı skora göre artmış azalmış,
" Ben gitmesem ne olur sankiler " başlamış.
"Sonuçta benim takımım değil ya" larla sürmüş.
Ardından stad taşınınca gitmesi gelmesi zor gelmiş.
Hem de diğer stadlar gibi 40 km. uzakta değilken.
Tıpkı elek gibi dipte kalanlarla stad dolmaya başlamış, KK kurulmuş felan derken, bu sefer de maç satıyor lan bunlar başlamış.
Ama Halka ilişkiler nedir bilmeyen yönetim, anlamamış durumu okuyamamış,
1o larca hamza çakır alıp sattıktan sonra o bütçenin yarısı kadarını kullanamamış,
Kıçıkırık işletmeci dahi yenilikler yaparken bizim yönetim, otobüsünü dahi boyayamamış.
Vs.VS.
Bitmez bunlar, ama halkımız futbolu sesini duyuracak bir platform olarak değil de, boş yere para israfı nasıl olsa yenilecekler kim gidecek diyerek kendinden uzaklaştırmış.
Hepsine sorsan değişik sebeplerden ötürü, yönetim gitsin der, çünkü daha kendi haklı çıktığı soruşturmayı dahi, insanına anlatamamış.
Bakın şikeci değil mişim diyememiş.
Onun için kulüp fabrikadan farksız.
İstifa eder mi, hayır.
O kadar tesis yaptırdı felan filan etti.
Ekibi dağıtır mı, hayır,
Süleyman birşeyler değiştirebilir mi,
Sus otur oturduğun yerde derler.
Yönetimi hareketlendirecek en büyük güç halk.
Olur da ağırlığını maçlara giderek koyarsa bu iş çözülür.
Aksi takdirde böyle devam eder.
İş halkta mı bitiyor? Yok daha neler.
Yönetimdeki abilerimiz de yukarı da bahsettiğim gibi taşın altına elini sokacak, taraftar için bişeyler yapacak. Her şey karşılıklı.

Sözün Özü; Ne kadar ekmek, o kadar köfte...

Salih Kaya..

20 Kasım 2011 Pazar

Böyle Gitmez!!!


90 dakika boyunca 450 nin üzerinde olumlu pas ve yaşayabildiğimiz 1.5 pozisyon. Ne anlatıyor size ya da bana bilmiyorum ama yolunda gitmeyen bişeyler var. Eğer ki takımda en beğendiğiniz oyuncu ( hem defansif, hem ofansif anlamda ) bir sağ bek ise bir sıkıntı var demektir. Eğer 450 nin üzerinde pas yapıp, %58 topla oynama oranı ile maçı bitirip hepi topu 1.5 pozisyon yakalıyorsan, gol yememek adına özellikle son 10 dakika, genelde 35 dakika kendi sahana hapsoluyorsan var bir sıkıntı. 450 nin üzerinde olumlu pas ile pozisyon bulamayıp 1 ters uzun top ile gol atıyorsan, bu golün sahibi rakip takımın stoperi oluyorsa, son 3 maçta ayaklarını uzatamadıkları için forvetlerin tam 5 net gol kaçırıyorsa kusura bakmayın ama var bir sorun.

3 haftadan sonra alınan galibiyet önemli. İnkar ettik mi? Hayır. 9 haftadır yenilmeyen bir takımı yenmek önemli. Değil dedik mi? Hayır. Kötü oynarken de maç kazanmak güzel. Çirkin dediğimizi duyan oldu mu? Hayır. Ama şunu dediğimi duyun sevgili dostlar.. "Ne zamana kadar böyle gidecek bu iş?" Biri bana söyler mi? Sanmıyorum.

Maçın değerlendirmesi kısaca; " Kötü oyunla gelen 3 puan ve buruk sevinç. " olsa doğru olurdu herhalde. Golü Gökhan Ünal' a yazanlara sitem ediyorum. Golün adı Amrabat arkadaş. 

Değişik yerlere yazdım burada da şu cümlelerle son noktayı koyayım. Bugün stadyumda parmakla sayılacak seyirci vardı çoğunuz gördünüz. Ben burada öfkemi, küskünlüğümü şehirden, taraftardan çok kendi yönetimimize yöneltiyorum. Bu hale gelişimizi, parmaklarla taraftar sayılacak hale gelişimizi bu hale getirenler oturup düşünsün birazda.

40 binlere oynayan Kayserispor' dan parmakla sayılacak hale geldiysek tek sorun şehirde ya da taraftarda değildir sanırım...

18 Kasım 2011 Cuma

Şaka Yapıyorsunuz


Dün kulüp resmi sitesinden bir açıklama yapıldı. Açıklamada Kayserispor' un Orduspor maçında yeni bir başlangıç yapmak istediği ve bunun için taraftarın desteğine ihtiyaç duyduklarını anlatan bir açıklama. Açıklama da en çok dikkat çeken cümle; " Bütün taraftarlarımızı; bayraklarını ve flamalarını alarak 19.11.2011 tarihinde, saat 16.00' da oynanacak olan maça; takımımızı desteklemeye davet ediyoruz." cümlesi ki tek kelime ile KOMİK olmuş. Açıklamayı yapanları da, ihtiyaç duyanları da KOMİK duruma düşürmüş. 

Değerli büyüklerim, çok muhterem Kayserispor yönetimi. Biz Kayserispor taraftarları olarak Galatasaray maçında yeni ve iyi bir başlangıç yapmayı istiyor ve umuyorduk. Hazırlıklarımızı yapmıştık. Evet sizin deyiminizle 3-5 kişiydik ama sevdamız aynıydı. "Sadece Kayserispor" diyen 3-5 kişi o maça yürekleri ile hazırlanarak gitmişti. Peki ne oldu? Kapıda Kayserispor bayrağı içeri alınmadı, içeri sokmaya çalışan arkadaşlarımız taciz edildi, üstlerine yürüdüler falan filan.

Aslında uzatmaya gerek yok. Komik duruma düştüğünüzü söylemek istedim o kadar. Sizin KOMİK isteğinize ne adar uyar Kayserispor taraftarları bilmiyorum ama bildiğim tek şey sizin birilerine yaranmak için koskoca bir camiayı karşınıza aldığınız...Yazık ettiniz hem kendinize, hem o tribüne gelip sadece Kayserispor' u desteklemek isteyenlere...

10 Kasım 2011 Perşembe

Neler Yapabiliriz II

2 gün önce ki yazının devamı>>>



3) Yönetimsel ve kurumsal manada artık bazı girişimlerin yapılması lazım. Bizler o kadar gerideyiz ki bu konuda söyleyince adımız söyledi oluyor. Düşünebiliyor musunuz Galatasaray maçında stadyuma PANKART VE BAYRAK alınmadı. Hem de bu karar TEK TARAFLI uygulandı. Bunu yapan bizim kendi yöneticimizdi. Olmaz. Yapılamaz. Bu kabul edilemez. Ne olursan ol TEMSİL ETTİĞİN MAKAMIN kıymetini bilecek, ağırlığını aldıracaksın. Kaldıramıyorsan eğer poponu o koltuktan kaldıracaksın. Burası Kayserispor Kulübü. Ne sizin şirketiniz, ne iş yeriniz. Elbette takıma kazandırdıklarınız İNKAR EDİLEMEZ ama artık bir yerde kaybettirdiklerinizi de sorgulamak zorundayız. Yapmazsak kaybetmeye devam edeceğiz.

4) Şehir olarak, taraftar olarak takıma omuz vermeli, ayağa kalkarken mutlaka destek sağlamalıyız. 1.5 Milyonluk iehirde 15 Bin taraftara oynayan bir takım olması harbi harbi şehrin ilgisizliğinin bir göstergesi. Bizler kendimizden bir şeyler koymalı artık çaba gösteren taraf biz olmalıyız. Şehri uyandırmak adına mutlaka projeler üretmeye yeniden başlamalıyız.

5) Şehrin ileri gelenleri artık bu takıma destek çıkmalı. Sadece kulübe maddi destek sağlamak yetmiyor artık. Kombine alarak elbette bir şeyler verilmek isteniyor ama o kombine sahiplerinin maça gelmediği GÜN GİBİ ORTADA. Koskoca Kayseri' de takıma göğüs reklamı vermek isteyen bir iş adamının olmaması ne kadar acı değil mi? Bu kadar büyük firmanın içinde yokmuydu dersiniz bir babayiğit. Bu adamlara KAYSERİ adının büyüklüğünü ve önemini anlatmalıyız. Bunu da BİZLER YAPMALIYIZ..

Haydi bişeyler yapalım iş işten geçmeden...

8 Kasım 2011 Salı

Mazi Kalbimde Yaradır

Bir gittim pir gittim Atatürk Stadyumlu günlere. Resmen acım depreşti, yaram kanadı, o günleri şöyle bir kez daha yaşadım. O coşkuyu, o sevgiyi, o mutluluğu senelerdir yaşayamadığımızı hatırladım, içim cız etti. Gözlerim doldu ve hatta burnum sızladı. Mazi de kalan herşey niye hep güzel oluyor? Neden hep özlüyoruz? Biz o stadyumda kimleri görmedik ki? Neler yaşamadık ki? Ne sevinçler, ne hüzünler. Şimdi hiç biri izleyeceğiniz kısa tribün görüntüsünde ki coşkuyu, sevinci, mutluluğu hala yaşayamadık ve sanırım bundan sonra da yaşayamayacağız.


En azından şu eski tribünlerde ki coşkunun yarısını yaşayacağımız günleri görmek dileğiyle..

Neler Yapabiliriz I


Bu kötü süreçleri yaşamamak adına mümkün mertebe ÇOK TEKNİK KONULARA girmeden " Ne Yapabiliriz? " sorusuna cevap ararsak aklıma gelenler şöyle;

1) Kişiliğinden, iyiliğinden, adamlığından asla şüphe duymadığım Şota Hoca' nın takımdaki baştan savma futbol oynayanları bir egale etmesi lazım. Onun yumuşak ve güler yüzü belli ki bazı arkadaşlarımız tarafından kullanılıyor. Mutlaka ÇARE BULUNMALI.

2) Çok ciddi bir rotasyona girilip takımda formayı giymeyenlere bu fırsat verilmeli. O kadar övündüğümüz GENÇLERİMİZ ilk on birde başlamasa da mutlaka takımda süre almaları sağlanmalı. Bakınız kulübede oturan isimlere; Nadir, Engin, Kujoviç, Okay ( bazen süre alıyor ),Berkay, Ömer Kulga. Şaka maka değil ha. Bu adamları Süper Lig' in diğer takımlarına koy göbek ata ata oynarlar, oynatılırlar.

Devamı gelecek...

7 Kasım 2011 Pazartesi

Bugün Bayram(!)



Aslında bloga yazı yazacak durumda değilim. Harbiden sıkıntı tavan şu son bir kaç haftadır. Her şartta ve her ortamda arkasında dursakta takımın gidişat bizi üzecek, yoracak kadar kötü. Hatalar, eksikler, vurdumduymazlıklar had safhada. Yüzümüzün gülüşü genelde Kayserispor' un başarısına endekslenmiş ama biz bunu yüzümüzün gülmediği günlerde farkediyoruz. Yanlış giden bişeyler var ama kötü olan şu ki biz bu yanlışlıkları düzeltecek makamda ve mevkii de değiliz. Sadece konuştuğumuzla kalıyoruz.

Takımla alakalı bişeyler söylemek istemiyordum aslında. Çünkü 3 haftadır oynanan futbol ve alınan sonuçlar aklımdan geçenleri değilde kalbimden geçenleri söylememe neden olabilir diye korkuyorum. Elbette skor taraftarı değilim. İşte bu yüzden aklı selim bir tavırla yaklaşıp konuyu öyle değerlendirebileceğim anı kolladım. Sanırım "o" an "bu" an. Teknik yorum yapacak değilim. Belki teknik yorumu yapacak kişi de değilim. Sadece bir taraftar gözüyle bakıyor ve diyorum ki;

Sivas galibiyeti ile tavan yaptı mutluluk. Alınan sonuçtan ziyade oynanan güzel futbol, takımda ki bütünlük ve arzu yüzümüzü güldürdü, konuştuk, çaldık, söyledik. Çünkü gerçekten sahada ne yaptığını bilen bir takım vardı. Bu sevinilecek ve hatta göbek atılacak bir durumdu. Gerek Bjk maçından sonra, gerek Sivas maçından sonra bu futbolun DEVAMLILIK SAĞLAMASI gerektiği bizlerce her ortamda dile getirildi. İrtibatta olduğumuz futbolcu kardeşlerimize de anlattık, izah ettik bu durumu. Ama sanırım bizi anlamadılar. 

Bakın biz Kayserispor taraftarları belki o kadar çok değiliz, belki şehir olarak takımın yanında yer alamıyor, destekleyemiyoruz ama apaçık ortada olan şu gerçek kimse tarafından YADSINAMAZ. Taraftar 1 kişi de olsa, 1 milyon kişi de olsa taraftardır ve sen onu memnun etmekle, mutlu etmekle mükellefsin. Bunun için para kazanıyor, ter akıtıyorsun. 

Bazı aklıevveller takımda ki ruhsuzluğu şehrin takıma sahip çıkmayışına bağlıyor. Be adam şehir sahip çıkmıyor da her maç cebinde ki son kuruşu takıma harcayanlar neci? Onların da mı hiç hakkı yok. Ya da gurbette olupta sadece taraftarı olduğu takım için yayıncı kuruluş platformunu evine alan adam. Onların hiç mi hakkı yok? Futbolcu ne kendi için oynayacak, ne başka takımlara kendini yarandırmak için. Futbolcu arkasında duran taraftar için savaşacak. 1 kişi de olsa bu futbolcunun boynunun borcudur.

Bu sadece futbolcu, teknik heyet için geçerli değil. Kim, o takım üzerinden bişeyler kazanıyorsa hepsi için geçerlidir. Bu durumda İSTİSNA YOKTUR... Oynayacaksın, oynatacaksın mecbursun. Sen para kazanmak için bu takıma, bu taraftara muhtaçsın. Alınan başarıları kendisine maal edipte diğerlerini yok saymakla bişey elde edemezsin. Diyor ki bir abim; " Başarıyı paylaşmazsan, başarısızlığı paylaşacak kimse bulamazsın. " İşte bu noktada sitem, ve hatta sinir yüklüyüm. Uzatırsam tavrım değişebilir. O yüzden bir kez daha herkesi MAKUL OLMAYA ve ıslattığı formanın hakkını vermeye davet ediyorum. 


Bugünlerin bayram olduğunu unutturanlara da bir selam gönderiyorum. Sizlerin de bayramı kutlu olsun...

4 Kasım 2011 Cuma

Ömer Hasan Şişmanoğlu


Ömer Hasan Şişmanoğlu' nun sözleşmesi normal şartlarda 2013 yılında bitiyordu. Süleyman Hurma bir hamle ile sözleşmeyi 2014-2015 sezon sonuna kadar uzattı. Tebrikler... Bu bir bakıma olumlu bir gelişme. Ben bu tür gelişmelerden sonra;

1- Oyuncuların takımdan ve şehirden memnun olduklarını,
2- Takımda yeni bir jenarasyon oluşturulmak istediğini anlıyorum.

Doğru yanlış tartışırım ama ben bunu anlıyorum. Süleyman Hurma' nın 2 gün önceki "Satılık Oyuncumuz Yok." açıklaması da benim bu düşüncemi destekliyor.

Gel gelelim sözleşme imzalayan futbolcularımızın takıma ne kadar katkı yaptıkları çok önemli. Eğer ki hiç bir halt yemeyip sadece para kazanıyorlarsa ( ki bazılarının yaptığı şey gerçekten bu. ) bu adamları anında şutlayıp yerine faydalı isimler kazandırılmalı. Ne giyerse giyinsin, saçını nasıl kestirirse kestirsin zerre umurumda değil. Umurumda olan GİYDİKLERİ KUTSAL FORMANIN hakkını vermeleri.

Sadece Ömer' den değil hepsinden bunu bekliyorum. Ömer Hasan Şişmanoğlu' nun yeni sözleşmesi Camiamıza Hayırlı Uğurlu Olsun.