8 Kasım 2011 Salı

Mazi Kalbimde Yaradır

Bir gittim pir gittim Atatürk Stadyumlu günlere. Resmen acım depreşti, yaram kanadı, o günleri şöyle bir kez daha yaşadım. O coşkuyu, o sevgiyi, o mutluluğu senelerdir yaşayamadığımızı hatırladım, içim cız etti. Gözlerim doldu ve hatta burnum sızladı. Mazi de kalan herşey niye hep güzel oluyor? Neden hep özlüyoruz? Biz o stadyumda kimleri görmedik ki? Neler yaşamadık ki? Ne sevinçler, ne hüzünler. Şimdi hiç biri izleyeceğiniz kısa tribün görüntüsünde ki coşkuyu, sevinci, mutluluğu hala yaşayamadık ve sanırım bundan sonra da yaşayamayacağız.


En azından şu eski tribünlerde ki coşkunun yarısını yaşayacağımız günleri görmek dileğiyle..

Neler Yapabiliriz I


Bu kötü süreçleri yaşamamak adına mümkün mertebe ÇOK TEKNİK KONULARA girmeden " Ne Yapabiliriz? " sorusuna cevap ararsak aklıma gelenler şöyle;

1) Kişiliğinden, iyiliğinden, adamlığından asla şüphe duymadığım Şota Hoca' nın takımdaki baştan savma futbol oynayanları bir egale etmesi lazım. Onun yumuşak ve güler yüzü belli ki bazı arkadaşlarımız tarafından kullanılıyor. Mutlaka ÇARE BULUNMALI.

2) Çok ciddi bir rotasyona girilip takımda formayı giymeyenlere bu fırsat verilmeli. O kadar övündüğümüz GENÇLERİMİZ ilk on birde başlamasa da mutlaka takımda süre almaları sağlanmalı. Bakınız kulübede oturan isimlere; Nadir, Engin, Kujoviç, Okay ( bazen süre alıyor ),Berkay, Ömer Kulga. Şaka maka değil ha. Bu adamları Süper Lig' in diğer takımlarına koy göbek ata ata oynarlar, oynatılırlar.

Devamı gelecek...