28 Haziran 2012 Perşembe

Uğur Çağlıer Röportajı


Bir kardeşim var benim. Uğur Çağlıer. Tribünde tanıştık sonrası geldi. Uğur' un özelliği fotoğraf, resim ve kısa film üzerine ihtisas yapıyor oluşu. Ve tabii bir de Kayserispor taraftarlığı. İki kelam röportaj yaptık onunla yeni kısa film projesi " PARADOKS " dan önce. Sizlerle paylaşayım istedim...



Murat: Sevgili Uğur. Merhabalar. Seninle gecikmiş olsa da bir şeyler konuşmak, bunu da blogda paylaşmak istedim. Farklı birisin, özellikle benim için özel birisin. Öncelikle vakit ayırdığın için teşekkürler. 

Uğur Çağlıer: Murat ağabeycim öncelikle bu güzel röportaj amacıyla zaman ayırdığın için ben teşekkür ederim. Ayrıca senin için özel bir insan olmak beni mutlu etti.

Murat: Klasik olacak ama Uğur Çağlıer kimdir, nedir, necidir, ne iş yapar? 

U.Ç:  Abi ben Türkiye’nin bana göre en güzel ve en özel ili olan Kayseri'de doğdum ve büyüdüm. İlk ve Orta öğrenimimi Sümer Kampüsü’nde tamamladım. Liseyi ise kendi semtimin okulu Hacı Ahmet Arısoy Lisesi’nde tamamladım. Liseden daha önceki yıllarda görsel sanata müthiş ilgim vardı, ama bunun ileride benim hayatımın içine ne denli gireceği belli değildi; hatta bana çocukken ne olacaksın dediklerinde dolmuş şoförü olmak istediğimi söylerdim.

Lise yıllarımda, ders saatlerinde, tatillerde bulduğum her fırsatta Matematik, Türk Dili defterlerimin her tarafına resim çizerdim. Soru ve ders konusundan çok benim hayal dünyamdaki şeyleri resmederdim ders kitap ve defterlerime. Lise son sınıfa geldiğimde ise benim güzel sanatlar okumam gerektiğini anladım çünkü diğer meslekler benim hiç ilgimi çekmiyordu. Böylelikle 2009 senesinde Cumhuriyet Üniversitesi Güzel sanatlar akademisi Resim bölümünü kazanarak üniversite hayatıma ve görsel sanat hayatıma başladım. Şuan son sınıf öğrencisiyim, burada geride bıraktığım 3 sene içinde aslında benim lisede ve daha önceki yıllarda çizmiş olduğum, yeteneğimin olduğunu ve bu yönde ilerlemem gerektiğini düşündüğüm resim alanı; aslında benim hayalim ve beni anlatan bir yetenek, meslek değilmiş. Çok mu geç oldu -Hayır... Çünkü benim Üniversite yıllarımda Görsel Sanatlar okumam sayesinde Fotoğraf sanatıyla hatta video art ve sinema ile tanıştım. İşte bu dakikadan sonra benim bütün dünyam değişti ve bütün benliğimle bu alana yöneldim.

Murat: Seni ben tanıyorum da okuyucularda tanımıştır sanırım. Şimdi şunu sorayım. Senin fotoğraf ve kısa film çalışmaların var. Sergiler açtın, etkinliklerin oldu. Kısaca bunlardan da bahseder misin bizlere?

U.Ç: Murat abi bu zamana kadar o kadar çok sergiye çalışmalarım alındı ki gerçekten ben sayısını bilmiyorum ama Türkiye'de sanatçının yeteneğini kaç tane sergiye çalışması gitmiş yada kaç tane kişisel sergi açmış diyerek ölçemezsin. Ben bu zamana kadar 2 tane kişisel sergi açtım. Bu sergilerimin şu özelliği var ki; içerik olarak birbirlerini bütünlüyorlar çünkü ben sokakta yaptığım çalışmalarda her insanı tanımak isterim. İşte bu yüzden bu sergilerimde bunun üzerine yoğunlaşarak ; Hikayeler ve Sokakların gözü başlıklı Fotoğraf sergileri açtım. Kısa Film alanında ise ; Kırık Tebeşir , Araf , Mülteci isimlerinde 3 tane kısa metrajlı filmler ortaya çıkardım. Bu filmlerinde hepsinin ayrı bir toplumsal soruna deyinildiğini izlediğinizde görebilirsiniz. Ne kadar beğenilir ne kadar sevilir orasını ben bilemiyorum ama bu ülkenin gerçekleri ne kadar gerçek bunları tartıştırabildiysem size ne mutlu bana demektir diye düşünüyorum. Tüm bu işlerim arasında ise Türkiye'nin en yetenekli ve en tanınmış Fotoğraf sanatçılarından biri olan Faruk Akbaş'ın yanında bulundum. Ondan hem ağabeylik hem ustalık hem de Fotoğraf sanatıyla ilgili bir sürü yeni şeyler öğrendim bu zaman zarfında Faruk hocam ile beraber Maçahel'de ve onun yeni projesi olan “Anadolu’nun Son Renkleri” başlığı adı altında Anadolu'da giyim kültürünü anlatan projede yer aldım. Bu benim için müthiş bir deneyimdi. Ayrıca Cumhuriyet Üniversitesi rektörlüğü bünyesinde C.Ü Fotoğraf Amatörleri Topluluğunun da Başkan yardımcılığını yapmaktayım.

Murat: En son kısa film çalışman yanlış bilmiyorsam Paradoks ismiyle hazırlandı. Fragmanı falan da hazır diye hatırlıyorum. Ne zaman yayında olacak, nerelerde izleyebileceğiz?

U.Ç: Paradoks'un çekimleri bitti, fragmanı da yapıldı hatta youtube.com'da sizlerin beğenisine sunduk. Paradoks'dan biraz bahsedeyim ben. Bu yeni proje aslında benim kuruculuğunu üstlendiğim, çevremde aynı düşünceleri ve dostluğu paylaştığım insanlarla beraber kurduğumuz , kısacası Noise Film Production, film ekibimizle yaptığımız ilk çalışma olacak. Bu kısa filmde aynı evde kendisinden ayrı iki insanın 8.günü nasıl beklediklerini anlatmaya çalıştık. Filmin her şeyi tam bittiğinde ekibimizin Vimeo sayfasından ve senin yardımlarınla bir çok platformda paylaşım yapacağız, daha sonra bu projeyi yarışmalarda da değerlendirmeyi düşünüyoruz.


Murat: Biraz da şu hazırlandığın yurt dışı gezisinden bahset bize. Nereye gidiyorsun, kimle gidiyorsun, gitmekteki amacın ne?

U.Ç: Aslında yurt dışı gezisi değil de bir Türk kadının gözünden adım adım Dünya diye biliriz buna. Ben ise bu projede büyük bir rol üstlenmiş olacağım bittiğinde. Ben bu projeden uzun uzun bahsetmek isterdim size ama bittiğinde,eminim bütün Türkiye hem izleyecek hem de bir çok yerde röportajlarını okuyacaklar. Orada daha iyi anlayacaklar. Bu yüzden sizi biraz meraklandırmak istiyorum. Bu proje “Bir Türk Kadınının Gözünden Adım Adım Dünya” sloganıyla başlayan Rusya – Moğolistan Kore - Azerbaycan gibi ülkeleri kapsayan büyük ve kapsamlı bir belgesel olacak. Türkiye'de yapılmamış bir işe imza atacağımıza inanıyorum doğrusu. Ben bu projeye Proje sahibi; Melahat Özşimşekle gidiyorm. Melahat hanım bu zamana kadar dünyada 50'den fazla ülke gezmiş; Türkiye' nin kadınını dünyada güzel temsil etmiş tam anlamıyla dünya düşkünü müthiş bir insandır. İnşallah biz bu belgeseli bitirdiğimizde sizler de evinizde bizim yaptığımız bu güzel işi mutlulukla ve beğeniyle izlersiniz.

Murat: İnşallah.İşin içinde sen varsan mutlaka beğenirim. :) Ben senin iyi bir Kayserispor taraftarı olduğunu biliyorum. Kayserispor için ne zaman bir çalışma gelecek?

U.Ç: Kayserispor için çok güzel projelerim var ama bunun için bir ekip lazımdı biz de bu ekibi sonunda kurduk. Bundan sonra bize Lig Tv'nin 4 Büyük olarak nitelendirdiği takımlara yaptığı görsellikleri onların kalitesine yakın bir şekilde kendi imkanlarımızla Kayserisporumuz adına yapmaya başlayacağız. Çünkü hem takım hem de taraftar olarak multimedyada süper eksiğimiz var ve bir nevi bu çalışmamızla bunun üstüne gidip kapatabiliriz diye düşünüyorum.

Murat: Uğur Çağlıer Kayserispor ile ilgili ne düşünüyor? Taraftarlık onun için ne demek, tribünde en çok sevdiği, zevk aldığı şey nedir? Bunları da anlatır mı bize?

U.Ç: Kayserispor hakkında ne düşünüyorum sorusu benim için cevabı çok ama çok uzun bi soru. Kısaca özetlersem ben bu cevabı ;Kayserispor Anadolu’nun en güçlü takımlarından ve transfer politakasi, maddi imkan ve ttesis konusunda Türkiye'de bi çok kulübün açık ara önünde olan şehrini ve taraftarını her konuda savunacak bi takım olarak görmekle kalmayıp, bu takımın taraftarı olan kişileri özel insan sınıfına koyduğum hayatımda değer verdiğim ilk 3 şeyden biri olan memleketimin takımı. Taraftarlık ve Tribün benim için tam bi fanatiklik ve hayatta bastırılmışlığın dışa vurumunu en iyi şekilde gösterdiğin, kimsenin sana neden seviyorsun yada sevme diyerek karşına duvar örmediği her seviyorum diye haykırışında daha çok bağlandığın bazen sokağın sana sunamadığını orada hiç tanımadığın bi insanın sana sunmasıyla mutlu olduğun bazen sevgili, bazen aile, bazen anne, bazen nefret, bazen aşk, bazen keder,kısacası taraftarlık ve tribün benim için vazgeçilmez bi aşk hemde memleket aşkı..

Murat: Son olarak sevgili Uğur. Kayserispor lulara, taraftarlarımıza, tribün arkadaşlarına Kayserispor ile ilgili film çalışmanı ne zaman hazırlayacağını söyle de bu müjdeyi verelim dostlara…

U.Ç: Kayserisporumuz bilindiği üzere 1966 yılında Kurulan bir kulüp. Bu kulübün kemikleşmiş bi taraftarı, modern bi stadı ve Harika bi şehri var. Medya bu takımın yalnız kaldığından yakınıp duruyor, bu da benim çok zoruma gidiyor. Çünkü İstanbul’daki yada Mersin’deki adam içimizde olmadığı için bilmiyor bilinmiyor... Her maça kaç binler girmiş yada bu takımın taraftar grubu kim ne iş yapar... İşte ben bunların hepsini, bütün sorunlarımızı toparlayacağımız bi belgesel tadında bişeyler yapmak istiyorum.


Ayrıca en büyük projem ve düşüncem ise Kayserispor'a 2016'da 50. Yaşını kutlayacak olan Kayserisporumuzun güzel ve özel bi belgeselini çekmek olacak. İnşallah bu projeleri en kısa zamanda siz taraftarlarımıza, sporseverlere, Kayserispor takipçilerine, sanatçı arkadaşlarıma ve değerli Murat Ağabeyime hediye etmiş olurum. 


Murat: Sevgili Uğur. Vakit ayırdığın için teşekkür ederim. Çalışmalarında başarılar dilerim. Hem şu dünya turunu, hem Kayserispor ile ilgili çalışmalarını sabırsızlıkla bekliyorum. Allah yolunu açık etsin kardeşim...


U.Ç: Herşey için ve bu röportajı benimle yaptığın için sana çok ama çok teşekkür ederim Murat abim. Çok sağol.

27 Haziran 2012 Çarşamba

1 Temmuz Kutlamaları


Kapalı Kale grubunun organizasyonu ile ve Kayserispor kulübünün desteği ile 1 Temmuz' da Kadir Has Tesislerinde Kayserispor' un 46. Yaş günü kutlanıyor. Kapalı Kale bugün için yoğun bir hazırlığa girişti. Tüm Kayserispor taraftarlarının da bu etkinliğe katılmaları dileğiyle...

Etkinliği ve organizasyonu Kapalı Kale Facebook Sayfasından takip edebilirsiniz. Oradan sık sık bilgilendirme yapılmakta. Ayrıca etkinliğe gitmek için toplanılacak yer ve saatte bildirilecek..


24 Haziran 2012 Pazar

Adam Olacak Çocuk


Hasan Ali Kaldırım. 2009-2010 sezonu devre arasında transfer edildi Kayserispor' a. İlk senesinde takımın en önemli profesyonellerinden olan Toledo' nun gölgesinde kaldı ama onun futbolu bırakması ile sol beke geçti. Toledo' nun futbolu bıraktığı senenin sonunda bir iddiam olmuştu. O sezonun en büyük transferinin Hasan Ali olacağını, yıldız transferi beklemek yerine içimizden çıkartacağımız yıldıza sahip çıkmamız gerektiğini söylemiştim. 

Bir bakıma haklı çıktığım için mutluyum. Evet bir Bale, Roberto Carlos değil ve olması için çok çabalaması lazım ama Hasan Ali o potansiyele sahip. Gerek futbolu ile, gerek efendiliği ile hep farklı oldu. Fb' ye imza atarken yaptığı konuşmada Kayserispor' dan bahsedişi, giderayak yaptığı kulüp ziyaretinde kurduğu cümleler onun bu şehri, bu takımı ve bu taraftarı nasıl benimsediğinin göstergesi oldu. Hasan Ali' den hep umutluydum, yine çok umutluyum. O bu ülkenin sahip olduğu en büyük değerlerden biri olacak. Milli formayı giyip hem ailesine, hem onu bugünlere getiren Kayserispor camiasına, hem de bu ülkeye hep gurur yaşatacak. 

Hasan Ali Kaldırım, " Adam Olacak Çocuk " kavramının vücut bulmuş hali. Sen bize hakkını helal ettin, bizde sana hakkımız helal ettik Hasan Ali Kaldırım. Yolun ve Bahtın Açık Olsun...

21 Haziran 2012 Perşembe

Transfer Gündemi



Amrabat ile ilgili kulağımıza gelenleri paylaşalım istedim. Gs' nin ardından Fb' de oyuncuya talip olmuş deniyor. Kahkihkohkah... Bunlar yine bir birine düşecek. Şaka bir yana Fb' nin girişimlerini Trt Spor haber yapmış. Söylenildiğine göre Fb 11 Milyonu gözden çıkarmış. Pek samimi ve inandırıcı değil. Gerçi kulağıma haricen gelen bir şeyde yok. Onu söyleyeyim. 

İngiltere' den Wigan Athletic ile İtalya' dan Napoli' nin girişimleri olduğunu geçtiğimiz günlerde duyurmuştuk. Wigan' ın resmi teklifi yaptığı ve 5 Milyon € yu gözden çıkardığı söylendi ama teyit ettiremedim.

Pek kaale alınmıyoruz, bize az kişiyiz gözüyle bakılıyor belki ama bizim isteğimiz de futbolcu 15' e Türkiye' de ki rakiplerimize gideceğine, Avrupa' ya 5' e gitmesinden yana. Bunu sadece ben değil, Kayserispor' un menfaatlerini düşünen, herkes söylüyor. Niye ben zayıflarken rakibim güçlensin ki?

Şimdi bir son haber paylaşalım. Amrabat' a yukarıda ki takımlar haricinde Rusya' dan da talipler var(mış). Haydi buyrun buradan yakın. Ben bir daha altını çizeyim. 15 milyon €' ya Gs,Fb,Bjk ya da Ts' ye oyuncu verileceğine 5 milyon €' ya yurt dışına verilsin daha makbul. Az kazanalım ama biz kazanalım, buradakiler avcunu yalasın...


15 Haziran 2012 Cuma

Van Der Lem Geri Dönüyor


Geçen yıl Şota'nın görünürde yardımcılığını, arka planda akıl hocalığını yapan Gerard Van Der Lem Kayserispor alt yapı genel koordinatörü olarak kulübe geri dönüyor.

Geçen sezonun bitimi ile Gerard hoca ailevi sorunları nedeniyle Kayseri'den ayrılmıştı. Bu yıl yapılan hamleler Kayserispor'un yıllardır planladığı ama bir türlü hayata geçiremediği projelerin başladığının habercisi gibi.

Gerard hocanın alt yapıda ki asıl işi alt yapı hocaları yetiştirmek, alt yapıdan oyuncu nasıl kazandırılır bunu alt yapı hocalarımıza anlatmak olacak. Devamında ise alt yapıda bulunan gençlerin eğitimleri ile ilgilenecek. Hayırlı uğurlu olsun. Bu senenin en iyi transferini yaptık...

Aradaki Benzerlikleri Bulun!!

İki futbolcu, üç takım ve bir nevi yılan hikayesine dönen iki transfer girişimi öyküsü. Aradaki benzerlikleri bulalım mı, ne dersiniz? 

Futbolcular; 


1-) Nordin Amrabat: Fas' lı orta saha oyuncusu. 2010-2011 sezonunun devre arasında PSV Eindhoven' den Kayserispor' a transfer oldu, 4.5 yıllık sözleşme imzaladı. 31 Mayıs 2015'  e kadar Kayserispor' un sözleşmeli futbolcusu. Gs' de oynamak istediğini, Kayseri' ye dönmeyeceğini söyledi.


2-) Oussama Assaidi: Fas' lı orta saha oyuncusu.2009-2010 sezonu devre arasında De Graapschap' dan Heerenveen' e transfer oldu, 3.5 yıllık sözleşme imzaladı. 30 Haziran 2013' e kadar Heerenveen' in sözleşmeli futbolcusu. Gs ile transfer görüşmesi yapmak için 2 gün önce kulübünden izinsiz ve habersiz İstanbul' a geldi.


Her iki futbolcu da Gs' nin transfer listesinde. Her iki futbolcuda Gs ile KULÜPLERİNDEN HABERSİZ oturup transfer pazarlığı yaptı. Her iki futbolcu da Gs' ye gitmek istiyor. Gel gör ki SÖZLEŞMELİ FUTBOLCULARLA teammüllerin tam tersine kulüplerinden izinsiz ve de habersiz yapılan görüşmeleri her fırsatta Gs inkar ediyor, resmi sitesine karşısında ki insanlara "AHMAK" dercesine futbolcularla görüşme olmadığını ifade eden basın açıklamaları koyuyor. Ünal Aysal diyor ki; " Benim Amrabat konusunda bir girişimim olmadı. " Sayın başkan sizin olmamış olabilir ama birileri girmiş devreye. Aynı Assaidi' yi İstanbul' a getiren Tulun gibi mesela. Sizin haberiniz olmadan tuvalete gitmeyen Tulun gidiyor futbolcu getiriyor İstanbul' a. Ve bu futbolcunun kulübü ile sözleşmesi var. Kulübünüzün şirket statüsünde olması nedeniyle bir de "abi " yalanı atılıyor ortaya. Cezadan kurtulmak için Vs. vs. 

Amrabat çıkıyor yaptığı açıklamalarda " Gs bana geldi, Fatih hocanın beni istediğini söylediler... " mealinde açıklamalar yapıyor. Biz diyoruz ki; "peçete kağıdına yazılmış bir teklif yok." ama hala görünen köye kılavuz tayin etmeye çalışıyor bazıları. Sözlemesi devam eden futbolcuya "sözleşmenin gereklerini yerine getir " dedik diye köle tacirine çıkıyor Kayserispor kulübünün adı. Futbolcu ile kulübün yer değiştirdiğini düşünün. Kötü oynayan futbolcunun sözleşmesi devam ederken gönderilmek istendiğinde " benim sözleşmem var, şu kadar tazminat isterim " dediğini ve o durumda o uğruna öldüğümüz kulübün düştüğü durumun ne olduğunu bir düşünün ve arada ki farkı söyleyin. Kusura bakmayın beyler. Marulun yaprağı gelince kıtır kıtır, sapı gelince kütür kütür demenin bir alemi yok. Şapkanızı önünüze koyun düşünün... Yüreğiniz ve de vicdanınız varsa iki dakika tarafsız olun ve iki transfer girişimi arasında ki benzerlikleri bulun. 

Gerçekler günün birinde su yüzüne çıkar ve insanların suratına suratına tokat misali iner. Asla unutmayın...

12 Haziran 2012 Salı

Efsane Sheva...


Boşuna getirmiyorlar bu sıfatı adının başına. Yaşayan, koşan ve hala gol atıp, takımını ipten alan bir efsane Sheva. "Euro 2012 onun çıkış turnuvası olabilir" diyesi geliyor insanın dünkü Sheva performansından sonra. İsveç karşısında baskı kuran Ukrayna' nın onun kafası gibi olan bir kafaya ihtiyacı olduğunu canlı canlı izledik. 

Valla dostlar kusura bakmasın, maç değerlendirmesinden çok Sheva övgüsüne ayırıyorum bu yazıyı. Milan' ı bırakıp Chelsea' ye gittiğinde kariyerinin en büyük hatasını yapmış ve ben dahil bir çok futbolseverin tepkisini çekmişti. Hadi tepki çekmek demeyelim biz ona da, hayal kırıklığına uğratmıştı. Zira Chelsea kariyeri tabir-i caizse hüsranla bitti. 31 Milyon Paund' luk kazık olarak Abramoviç' e takdim edildi. Sonrasında yeniden Milan' a döndü ama eski Sheva' dan pekte eser yoktu. Fazla da kalamadı zaten. Doğduğu, Sheva olmaya aday olduğu Dynamo Kiew' e döndü. 

Dün gördük ki doğru oyun tarzı ve doğru yerleşimle Sheva hala iş yapabiliyor ve takımını ipten alabiliyor. O saygı duyulası bir adam ve bu özelliğini bir ömür boyu koruyacak...

Etik Değilmiş!!!


Neymiş? Etik değilmiş. Neden? Mersin İdman Yurdu Bobo' yu transfer etmek istiyormuş. Ne zamandır? Transfer dönemi açıldı açılalı. Haklarıdır. Tabii ki transfer etmek isteyecekler. Ama şartları oluşturamayınca maalesef ki transfer olmaz. Aslında transfer kız alma işine benzer. Hani bir kızı bin kişi ister ama bir kişi alır, transferde de durum bundan ibaret. Bir futbolcuyu bin takım ister, bir tanesi alır. Maalesef ki bu böyledir. 

MİY başkanı Sn. Ali Kahramanlı' nın ifadelerine istinaden Bobo ne dedi? " 6.5 aydır Kayserispor ve Süleyman Hurma ile irtibattaydım. Beni istiyorlardı. Bende ilk önce Mersin İdman Yurdu ile görüştüm, anlaşamadım sonrasında kariyerimi düşünerek Kayserispor' a imza attım. " 

Şimdi Allah aşkına biri bana söylesin. Bobo' nun herhangi bir takım ile bir sözleşmesi mi var, bir takıma bağlı mı? MİY görüşmüş, anlaşma noktasına gelinmiş ama pürüzler çıkmış ve transfer gerçekleşmemiş. MİY ile imzaladığı peçete kağıdı dahi varsa Kayserispor' un ve Süleyman Hurma' nın yaptığı en hafif tabiriyle TERBİYESİZLİK. Yok eğer böyle bir şey söz konusu değilse, ortada bir anlaşma, sözleşme yok ve sırf Kayserispor bu transferi bitirdi diye çamur atılmak isteniyorsa bunun da adı en hafif tabiriyle TERBİYESİZLİK, HAZIMSIZLIKTIR. 

MİY As Başkanı Ayhan Erdem isimli bir vatandaşta twitter aracılığıyla çıkmış göya Bobo' yu almama nedenlerini sıralayıp, beceriksiz transfer anlayışlarını gizlemek istiyor. Bakınız bu zat neler söylüyor; " Bobo transferinde Nurullah hoca gönülsüzdü, Bjk' li eski yöneticilerle görüştüm, kronik bel ağrısı var ve maçlara çıkmadan önce iğne vuruluyor. Kayseri' nin -30 derece soğuğunda nasıl oynayacak merak ediyorum. " vs. vs. Hani bir insan niye bu kadar alçalır çok merak ediyorum. Yapmayın bunu. İsminizin önünde yer bulan akademik sıfatınıza yakışmıyor her şeyden önce.

Ha bir de değinmeden geçemeyeceğim. Gs' li medya ve yardakçıları her platformda saldırıya geçtiler. Tabii kuyruklarına bastık, biraz sıkıştırdık ya, normaldir bu denli yırtınmaları. Ama bizim onlarla durumumuz çok farklı çok. Onlar sözleşmeli futbolcu ayartır, takımı ile arasını bozar, sonra da hiç bir şey olmamış gibi resmi sitelerinden oyuncu ile alakalarının olmadığını açıklayıp futbolcuyu "ayazda kalmış at kuyruğu" gibi ortada bırakır. Alışkanlıklar kolay vazgeçilemeyen huylardır. O yüzden üzerilerine gitmemekte fayda var. 

Seni Verene Şükür...


Bir kaptanımız var bizim. İzmir' de doğdu. Bergama' nın Yenikent beldesinde. Altay altyapısında yetişti Kayserispor' a transfer oldu. Sonrasında tavrı, hareketleri, karakteri ve ekmeğini yediği kulübü sahiplenişi ile  bütün çevrelerin takdirini fazlasıyla kazandı. Milli takıma yükseldi, mutevaziliğinden hiç bir şey kaybetmedi. Evet, Eren Güngör' den bahsediyorum. Eren Güngör bir çok kez ödüller aldı, takdir edildi, övüldü, el üstünde tutuldu ama ona doğduğu beldenin belediye başkanı tarafından verilen plaketin bir başka yeri olduğunu kendisiyle yaptığım sohbetten anladım. Bunu niye yazıyorum? Çünkü ben ona, yani kaptan Eren Güngör' e inanılmaz saygı duyuyor, hayranlık besliyorum. Takdir edilmeyi fazlasıyla hakediyor...

Eren Güngör ile yaptığım sohbetten bu konu ile ilgili olan bölümü sizlerle de paylaşayım.
Abi Yenikent benim doğduğum yer. Babamin memleketi. Davet aldim belediye başkanindan. Galatasaray'da oynayan Semih Kaya' da benim köylüm. " 1000 nüfuslu bir yerleşim yerinden böyle oyuncuların çıkması bizlere gurur veriyor." dediler ve köye davet ettiler, plaket ve çiçekler verdiler. Orasi benim doğduğum, 6 yaşına kadar yaşadığım yer. 6 yaşından sonra İzmir' e taşındık. Böyle bir ricada bulundular, bende gittim. Uzun zamandır gidemiyordum. Böyle bir vesile oldu. Çok özel orasi benim hayatımda. Böyle bir organizasyon yaptılar benim için.

İşte böyle. Fotoğraflarını da paylaşalım da tam olsun.




İyi ki varsın Eren Güngör. İyi ki Kayserispor' lusun, iyi ki bu takımın kaptanısın. Seninle gurur duyanların olduğunu asla unutma...

11 Haziran 2012 Pazartesi

Atan Kazanır.


Ve öyle de oldu. Bugün hem gol atan hem de gol yemeyen takım kazandı. İtalya İspanya maçını kaçırdım ama İrlanda Hırvatistan maçına yetiştim. İrlanda' ya karşı hem mücadeleci ve inatçı tavrından, hem mütevaziliğinden hem de Trapattoni ustadan dolayı içimde hissettiğim bir hoşgörü var. Hırvatistan' a karşı ise Play Off lardan kalma sitem dolu bir tavır sergiliyorum. 

Oyun içerisinde zaman zaman karşılıklı ataklar izledik. Bu taa ki 60. dakikaya kadar sürdü. 60' tan sonra 3-1 geride olan İrlanda' nın atakları, pozisyonları sahada ki yerini aldı. Kameranın kadrajında İrlanda milli takımı ile Pletikosa vardı. Ama olmadı. Gol atan kazandı. Biliç zaman zaman sistem değiştirse de 4-3-1-2 sistemi ile golleri buldu ve geri çekildi. Mandzukic ve Jelavic' in bir birini tamamlayan oyunları Hırvatistan' ın en büyük avantajı oldu. Ama Hırvatistan adına maçın adamı bana göre kaleci Pletikosa oldu.

İrlanda' da ise Duff oldukça istekliydi ama kendi başına bir şey yapamadı. McGeady ve Doyle kendilerinden beklenen performanstan uzak kaldılar. 3.golde ki Given şanssızlığını söylemesekte olur sanırım. Bir de Hırvat' ların 2. golü ofsayt kokuyordu. Yanlış anlaşılmasın. İrlanda defansından dönen top olmayabilir ama Modric' in şutunda da Jelavic ofsaytaydı sanki. Bir de Keane' e yapılan penaltı var tabii...

İrlanda ne yazık ki geniş olmayan bir oyuncu kadrosuna ve yedek kulubesine sahipler. Sırf bu yüzden bile olsa bu turnuvada ki şansları oldukça azdı. Trapattoni usta bu kadro ile takımı buralara kadar taşıyarak, burada da son dakikaya kadar istekli, arzulu ve hırslı futbol oynatarak saygıyı fazlasıyla hakediyor.

Biliç ise turnuva sonrasında gideceği Moskova' ya şimdiden hazırlanıyor. Takım elbise üzerine giymiş olduğu bere sanırım ilk okul günlerinden kalma bir alışkanlık. İyi geceler...

10 Haziran 2012 Pazar

Standart Tarife


Almanya kaldığı yerden devam ediyor. Portekiz' i 73' üncü dakika da Mario Gomez' in kafasından kazandıkları golle yendiler ve ölüm grubunda Danimarka ile birlikte 3 puana ulaştılar. 

Portekiz' in iki top direkten döndü. Pepe ilk yarının sonlarına doğru Nani' nin kullandığı köşe vuruşunda gelişine vurdu ama üst direği geçemedi. İkinci yarının sonlarına doğru ise aslında orta yapmak isteyen Nani' nin vuruşu üst direk ile yan direğin birleştiği çatalın üstünden auta çıktı. En az üç %100 gol pozisyonundan yararlanamadı Portekiz. Ronaldo' nun iki etkili şutu da Neuer' den döndü. Portekiz' in başında ki Bento' nun orta saha ile forvet arasında ki bağı kuramayışı, Figo' dan sonra orta sahadan forvete top aktaracak bir oyuncu çıkmayışı Portekiz' in görünen önemli sorunlarından biri. 

Almanya çok mu iyi oynadı diye sorarsak eğer; hayır ama Almanya kötü oynarken de kazanabiliyor. Bu özellik turnuva kazanmanın en büyük nedeni değil mi? Almanya' nın oyun disiplininden kopmayan anlayışı, pas yapma etkinliği ve en önemlisi yakaladığını atabilen forvetlere sahip olması bundan önce galibiyetler getirdi, hala galip getiriyor ve bundan sonra da galip getirmeye devam edecek muhtemelen. Üstelik tarihinin en genç kadrosu ile bir turnuva oynadıklarını hatırlatalım. Kayserispor' un yaş ortalamasına yakınlar : ) 24.8 Almanya' da bugün günün en başarılı oyuncusu Boateng idi. Khedira ve Hummels da bugün çok iyiydiler. Mesut Uefa tarafından maçın oyuncusu seçildi. Ben açıkçası Mesut' un pek bir futbol oynadığına katılmıyorum. Neyse... Müller, Schweinsteiger ve Podolski ise pek ortada görünmediler. Buna rağmen futbol 90 dakika oynanan ve Alman' ların kazandığı bir oyundur diyerek konuyu kapatıyorum...

9 Haziran 2012 Cumartesi

Soğukkanlı Takım Oyunu


Total Futbolun temsilcisi, yapımcısı, yönetmeni ve de her şeyi olan Hollanda benim için turnuvanın finalistlerinden biri ve açıkçası şampiyonluk adayımdı. Değişmedi aslında bu fikrim de, biraz sarsıldı diyelim. 

Danimarka milli takımı ülkenin ikliminden ve yer yüzünde bulunduğu konumdan dolayı olsa gerek inanılmaz bir soğukkanlılık ile maçı idare etti, pozisyon verdi ama hiç paniklemedi. Takım oyunundan taviz vermeyip, topun kendilerinde kaldığı süreçte oyunu iyi soğuttu ve Hollanda' nın umutlarını yer ile yeksan etti. Danimarka adına takımın en iyisi tek kelime ile ileride inanılmaz top saklayan, sırtı kaleye dönükken arkadaşlarına top aktaran, oyunu kanatlardan taşıyan Krohn-Dehli idi. Zimling, çok sık görünmese de Rommedahl, Sorensen' in sakatlığı nedeniyle kaleyi devralan Andersen ve kaptan Agger göze batan Viking' lilerdi. Ajax' lı Erikssen ise kendisinden bekleneni bugün takımı adına sahaya yansıtamadı. 

Hollanda ise oyuna hakim, kaleyi daha çok düşünen, şut çeken, pozisyon bulan ama bir türlü gol atamayan taraftaydı. Van Persie' nin inanılmaz kötü performansı, Robben' in aslı astarı olmayan şutları, defansın önünde yer alan Van Bommel ve De Jong' un strateji de var olup saha da yok oluşları, Snieder' in tek başına mücadelesi, Afellay' ın sakatlıktan döndüğünü ispat eden performansı Hollanda' nın kısa özetiydi. Başkada Hollanda adına kayda değer bir oyun yoktu ortada. 

Her şeye rağmen Hollanda hala benim turnıvada ki finalist adaylarımdan biri. Van Persie' nin 1 maçlık berbat oyunu, Robben' in kaleyi tutmak bilmeyen şutları elbet Almanya ve Portekiz karşısında kaleyi bulacak, gole dönecek. 

Bir Başka Rusya

 

Iyi ki Rusya ile vizesiz seyahat imkanımız var. Gidip yerinde izlenmesi gereken futbolcular mevcut olduğunu bu akşam bir kez daha gördük. Çek Cumhuriyetini resmen sahadan sildi Rusya. O takımda yani Rusya' da  sahaya çıkan 11' de 28 yaşından küçük tek isim Dzagoev'di ve iki golle milli takım için ne kadar önemli ve değerli bir parça olduğunu gösterdi.

Bu kadar yaşlı(!) kadronun bir yerde tıkanacağını düşündük çoğumuz. Oyun başladı ve Rusya Çek' leri sahalarına hapsetti. Rusya maçı domine ederken Çek' ler geçtiler karşılarına, kimi zaman hop oturup hop kalktılar, kimi zaman resmen uyudular. Uyudukları sırada 4 gol yediler, sadece Kherzakov ile çok net 4 pozisyonu kalelerinde gördüler.

Arshavin maç boyunca koştu,pas attı, pozisyon hazırladı ve galibiyetin mimarlarından oldu. Dzagoev kendisine güvenen Advocaat'ı mahçup etmedi, iki gol attı ve çok mücadele etti. Kherzakov çok kaçırdı, o kadar kaçırdı ki Advocaat bile tahammül edemedi ama bir gerçek var ki çok mücadele etti. Boş koşularla alan açtı, top sakladı, ileride baskı kurdu ama gol atamadı. Pavlychenko, Kerzhakov'un yerine oyuna girdikten sonra harika işlere imza attı, bir gol, bir asist ile oynadı.

Çek Cumhuriyetinde ayakta kalan isimlerse geminin kaptanı Rosicky, sol bek Jirajek ve golü atan Pilar idi. Çek' ler bu futbolla bir yere varamazlar ben söylemiş olayım. Baroş' a 80 dakika tahammül edildiyse pek bir şey beklemek akıl karı değildir sanırım.

Rusya'nın ikinci yarıda ki dörtlü savunma önüne koyduğu dörtlü orta saha bir kez patladı ve Çekler o açıktan golü buldu. Yalnız hem Rusya'nın, hem Çek' lerin savunmanın ortasına çare bulması gerek. Çeklerin ekstradan sol bek içinde bir şeyler düşünmesi şart. Çek' lerin sol kanadı Mersin Adana otobanını andırıyordu.

Howard Webb klasına yakışan bir yönetim sergiledi. Tartışılacak bir kararı yoktu sanırım. Ya da söyle düzeltelim; bana göre yoktu.

Futbolu ama gerçek futbolu ne kadar özlediğimizi bugün bir kez daha gördüm. Rusya, bu futbol ve bu anlayış ile bu gruptan rahat çıkar. Bence Polonya da seyirci desteği ile grupta ikinciliği alır ve üst turu bir şekilde görür. Yunanistan' ın turnuva tecrübesi olduğunu, akılcı oyun ve oyuna yerinde müdahalelerle grubun sürprizcisi olduğunu söyleyebilirim.

Son cümlemizde Ersin Düzen'e olsun. Çek Cumhuriyeti kadrosunda Groscky yok, Roscky var... Uzun zamandır maç anlatmadığından mıdır nedir sevgili Ersin Düzen isim telaffuzlarında sıkıntılar yaşadı kanımca... Selamlar..

8 Haziran 2012 Cuma

Ve Başladık.


Euro 2012 ye Polonya Yunanistan maçı ile başladık. Çok hareketli geçmesini beklemediğim bir maçtı. Beklediğimin tam aksine tek taraflı bir baskı ile başladı. Baskının tarafı ise Polonya' ydı. Ilk yirmi dakika da Barçavari bir futbol oynadı Polonya. 17. dakikaya kadar net iki pozisyondan yararlanamadı ama Şampiyon Dortmund' un golcüsü Levandowski o dakika da golü kazandırdı. Sonrasında da oyunu kontrol etmeye devam etti ilk yarı sonuna kadar. 

Yunanistan'ın tek pozisyonu bir yan topa yükselen yabancı damat Gekas'ın kafasından geldi. Ikinci yarıya Yunanistan'ın hocası Santos, Nimes'in yerine Salpingidis'i alarak başladı ve maçın akışını bu futbolcu bir anda değiştirdi. Önce sürpriz yumurtadan çıkan oyuncak gibi golü attı, sonra hediye paketinden çıkan boks eldiveni misali penaltı kazandırıp, Polonya kalecisi Scezny'ye kırmızı kartı aldırdı. Her ne kadar Karagounis penaltıyı kaçırsada, o soğuk duş Polonya'ya yetti ve ikinci yarıda pozisyon bulamadan maçı bitirdiler. 

Ilk yarı da Polonya Yunanistan'ın "bekle,soğut, duran top ya da yan toptan gol bul" stratejisine iyi direndi, Yunan forvetlere bir kez hava topu gösterdi. Ikinci yarıda topu ayağında tutan Polonya olmasına rağmen defansın arkasına atılan toplar ile Yunanistan hem golü, hem penaltıyı, hem kaleciye kırmızı kartı buldu, hem de 2, 3 net pozisyondan yararlanamadı. 

Hakeme değinmek gerekirse Yunanistan'ı ilk yarıda katletti Ispanyol hakem. Sokratis' e olmayan iki sarı kart gösterip kırmızı ile oyundan atarken bir de penaltılarını yedi. Ikinci yarı da ise göze batacak bir hata yapmadı ve beni hayretler içinde bıraktı. Ilk yarıda ki yönetimini görüp bir ara "Portekiz asıllı Ispanyol" yakıştırması yapsamda kendi kendime, ikinci yarı biraz olsun toparladı. Asıl korkum ise ilk yarıda ki kötü yönetimin Polonya'nın iyi, Yunanistan' ın berbat oyununu gölgeleme ihtimaliydi. 

Yunanistan'da hayal kırıklıkları Samaras, Nimes ve Gekas, Polonya' da ise Obraniak ve Rybus'du. Özetle zor olsa da Polonya'nın kazanacağını düşündüğüm maç berabere bitti. Ve Hoşgeldin Euro 2012...

7 Haziran 2012 Perşembe

Mahkeme Kapıları!!!

Emre Belözoğlu isimli arkadaş dün itibari ile " Kasten Yaralama " suçlamasıyla Zokora hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Haberi okuyunca bir güldüm, bir güldüm ki sormayın... "Dinime küfreden müslüman olsa" diye çok çok güzel atasözlerimiz var. Bu arkadaş zeytinyağı gibi üste çıkmada eşsiz örnekler sergilemiş biri. Arkadaş' a şu gündeme çıkan iki hareketini hatırlatalım istedik... Birincisi Kayserispor' lu futbolcu Franco Dario Cangele' ye yapılan " BOĞAZ KESME " hareketi, ikincisi Milli maç sırasında tribünlerde bulunan ( ki o ismin M. Demirkol olduğu söylenmişti o zaman ) basın mensuplarına karşı yapılan halk arasında " AL SANA " anlamı da olan hareket.



Her iki hareketinde TCK. na göre suç olduğu notunu da iliştirelim... ( Tehdit; TCK Md. 106 bend 2, fıkra b, Hakaret; TCK Md.125 bend 2 )

6 Haziran 2012 Çarşamba

Cangele Döndü!!


Cangele reyiz bugün itibariyle Arjantin' den döndü ve yarın tesislerde çalışmalara başlıyor. Sakatlıktan sonra uzun süre ülkesinde dinlenen Cangele TAMAMEN KENDİ İNİSİYATİFİYLE Kayseri' ye gelerek tatilini tesislerde çalışmayla geçirecek... Kayserispor' un gündeminde bu dakikadan sonra Amrabat, Hasan Ali vs. gibilerin adı geçmese de olur. Cangele geldikten sonra gerisi teferruat...

Bu arada ekstra bir bilgiye de yer verelim bu yazıda. Nadir Çiftçi' nin Bucaspor' a kiralandığına dair duyumlar aldık dün gece itibariyle. Sevindim diyebilirim. Elinde ki gençleri yetiştirmesi ile ünlü Sait Karafırtınalar Nadir' i bir kalıba sokacak ve potansiyelini ortaya çıkartacaktır. Bir de inatla gönderilecekler listesinde olduğu iddia edilen Nadir' in bu yıl EN KÖTÜ kiralık verileceğini daha önceden yazdığımızı hatırlatalım...

4 Haziran 2012 Pazartesi

Mail Kampanyası


Bu sezon Lig Tv de yayınlanacak Kayserispor maçlarında " 3 büyük taraftarı olan yorumcular yerine Bursaspor, Eskişehirspor, Trabzonspor maçlarında ki gibi kendi şehrimin futbol adamı olan yorumcuları görmek istiyorum "  diye bir kampanya başlatıyoruz. Bunun için bu adreste bulunan iletişim formunu doldurmanız ve " ALT KONU BAŞLIĞI " kısmını " LİG TV YORUMCU " olarak seçmeniz gerekiyor. Aşağıya görüntüsünü paylaştım.


Bunu sadece Kayserispor' lular değil, maçlarında büyük takım taraftarı olan yorumcuların yorum yaptığı bütün Anadolu takımları yapabilir. Duyarsız kalmayacağınızı düşünüyorum. Kolaylıklar dilerim.

3 Haziran 2012 Pazar

Genel Kurul Üzerine

Bir Genel Kurulun daha sonuna geldik. Sonucu belli olan bir seçim olduğu için kimse heyecanlanmadı açıkçası. Recep Mamur tek liste ve tek aday olarak girdi, oyların tamamını alarak yine,yeni ve yeniden Kayserispor'un başkanı olarak seçildi(!) Genel Kurul 1 hafta önce çoğunluk sağlanamadığı gerekçesiyle bugüne ertelenmişti. Bugün o çoğunluk aranmamasina rağmen herkes yerini almış göründü. Kayserispor taraftarı olmadıklarını her fırsatta dile getiren sayın Kayseri'li büyüklerimiz çıktılar Kayserispor'un geleceğine dair yorumlar yaptılar,attılar,tuttular falanlar vede filanlar. Başkan Recep Mamur yine bütçeden,kombineden,locadan dem vurmuş ve destek istemiş.Hakkıdır ve bazen haklıdır. AMA (burası önemli) aynı Recep Mamur hiç taraftara yönelik bir projeden bahsetmiyor,şehir nasıl takımın arkasında durur bunun hesabını yapmıyor, belki yapıyor da bizlerle hiç mi hiç paylaşmıyor. Sayın Mamur "Şampiyonluk bütçesi 100 Milyon € " demiş. Çok çok yakın tarihlerde gördük ki bu sözü, iddiası çürütüldü. Bknz: Bursaspor 100 milyon € luk Fb nin önünde ŞAMPIYON oldu. Bknz: Montpellier MILYAR € luk PSG önünde şampiyon oldu. Örnekler o kadar çoğaltılabilir ki. Şimdi kendisine seslenelim buradan. Sayın başkan Recep Mamur, daha samimi bir dille Recep Amca. Şampiyonluk ( ya da biz onun adını BAŞARI olarak daha genel tutalım ) için elbette maddi güç çok önemli. Ama daha da önemlisi var. Inanmış bir yönetim,inanmış bir teknik kadro, inandırılmış futbolcular ve inandırılmış taraftarlar. Bu kombinasyon kulübe maddi güç olarak dönecektir bunu asla unutma. En başta kendinden, yönetiminden başlamak üzere bu işe soyunursan ve bizlerde de o motivasyonu sağlarsan Şampiyonluk uzak değildir. Bugünkü kongrede yönetim kuruluna seçilenleri gördükten sonra biraz yüzüm güldü. Kayserispor taraftarlıklarından zerre şüphe etmediğim Samet Koç ve Mehtap Şahin yedek bile olsa yönetim kuruluna girmişler. Bu attığı adımdan dolayı başkanı ve yönetimi kutluyorum. Her iki kardeşim de taraftar ile Kayserispor Yönetimi arasında köprü olacak, yukarıda bahsettiğim inanmışlığın temelini atacak yürekte ve kabiliyetteler. Başta Samet Koç ve Mehtap Şahin olmak üzere bütün Kayserispor Yönetim Kurulunu tebrik eder, bundan sonra ki çalışmalarında başarılar dilerim. Not: Yazıyı bu denli resmi bitirdiğim içinde sizlerden özür dilerim :) Selamlar...

2 Haziran 2012 Cumartesi

Benim Milli Takımım



Oyun disiplinini kaybetmeyen, baskıyı pas yaparak üstünden atmaya çalışan, 2 kişi paniklese de 3. kişinin sakinleştirdiği bir milli takımı çok çok uzun zamandır izlemiyorduk. Bugün sahada bu özelliklere sahip bir Milli Takım vardı. Maçın başında ki süreçte defanstan top çıkaramadığımız anlarda bile paniklemedik. Sakinledik, top yapmaya çalıştık, yapamadığımızda yerinde müdahalelere başladık. Bu takım bir araya geleli 12 gün oldu, bu oyuncular yeni yeni birbirlerini tanıyor, yeni yeni birlikte oynamaya başlıyorlar... 

Gördük ki iş milyonlarca Euro' yu sokağa atıp sadece adı ile iş yapanları getirmek değil, kendi içinden öz evlatlarını çıkarmakta... Helal olsun. Ben yıllar yıllar sonra avazım çıktığı kadar bağırıyorum ve de diyorum ki; BU MİLLİ TAKIM BENİM MİLLİ TAKIMIM... Teşekkürler Abdullah Avcı...

1 Haziran 2012 Cuma

Tribün Dergi ve BİY Euro 2012 Blogger Projesi!


Euro 2012 başlıyor. Şunun şurasında 1 haftamız kaldı. Bu süreçte Tribün Dergi ve BİY platformu bloggerlar yani bizler için bir proje geliştirdi. Projenin teması bir yarışma niteliğinde. 

16 blogger Euro 2012 de yer alan 16 takımı takip edecek, bu takımlar ile ilgili analizler, haberler, video ve fotoğraflar paylaşacak, takip ettiği takım grubunda ve finallerde ilerledikçe bloggerlar da ilerlemiş sayılacak. Şampiyon olan ve final oynayan takımı takip eden bloggerlar sürpriz ödüller kazanacak. Ayrıca Euro 2012 boyunca takım profiline en çok takipçiyi toplayan bloggerlar Sosyal Medya Canavarı Özel Ödülünü alacak.

Bu projeyi dahil olmayı çok istedim, bunun için de başvuru yaptım ama özel işlerimin yoğunluğu nedeniyle maalesef projeden geri kaldım. En azından tanıtımına katkımız olsun diyerek sizlere buradan haber edeyim istedim. Yarışmaya daha doğrusu projeye katılan bütün bloggerlara başarılar dileyerek noktayı koyalım. Bol futbol dolu günler olsun dostlar...