7 Kasım 2011 Pazartesi

Bugün Bayram(!)



Aslında bloga yazı yazacak durumda değilim. Harbiden sıkıntı tavan şu son bir kaç haftadır. Her şartta ve her ortamda arkasında dursakta takımın gidişat bizi üzecek, yoracak kadar kötü. Hatalar, eksikler, vurdumduymazlıklar had safhada. Yüzümüzün gülüşü genelde Kayserispor' un başarısına endekslenmiş ama biz bunu yüzümüzün gülmediği günlerde farkediyoruz. Yanlış giden bişeyler var ama kötü olan şu ki biz bu yanlışlıkları düzeltecek makamda ve mevkii de değiliz. Sadece konuştuğumuzla kalıyoruz.

Takımla alakalı bişeyler söylemek istemiyordum aslında. Çünkü 3 haftadır oynanan futbol ve alınan sonuçlar aklımdan geçenleri değilde kalbimden geçenleri söylememe neden olabilir diye korkuyorum. Elbette skor taraftarı değilim. İşte bu yüzden aklı selim bir tavırla yaklaşıp konuyu öyle değerlendirebileceğim anı kolladım. Sanırım "o" an "bu" an. Teknik yorum yapacak değilim. Belki teknik yorumu yapacak kişi de değilim. Sadece bir taraftar gözüyle bakıyor ve diyorum ki;

Sivas galibiyeti ile tavan yaptı mutluluk. Alınan sonuçtan ziyade oynanan güzel futbol, takımda ki bütünlük ve arzu yüzümüzü güldürdü, konuştuk, çaldık, söyledik. Çünkü gerçekten sahada ne yaptığını bilen bir takım vardı. Bu sevinilecek ve hatta göbek atılacak bir durumdu. Gerek Bjk maçından sonra, gerek Sivas maçından sonra bu futbolun DEVAMLILIK SAĞLAMASI gerektiği bizlerce her ortamda dile getirildi. İrtibatta olduğumuz futbolcu kardeşlerimize de anlattık, izah ettik bu durumu. Ama sanırım bizi anlamadılar. 

Bakın biz Kayserispor taraftarları belki o kadar çok değiliz, belki şehir olarak takımın yanında yer alamıyor, destekleyemiyoruz ama apaçık ortada olan şu gerçek kimse tarafından YADSINAMAZ. Taraftar 1 kişi de olsa, 1 milyon kişi de olsa taraftardır ve sen onu memnun etmekle, mutlu etmekle mükellefsin. Bunun için para kazanıyor, ter akıtıyorsun. 

Bazı aklıevveller takımda ki ruhsuzluğu şehrin takıma sahip çıkmayışına bağlıyor. Be adam şehir sahip çıkmıyor da her maç cebinde ki son kuruşu takıma harcayanlar neci? Onların da mı hiç hakkı yok. Ya da gurbette olupta sadece taraftarı olduğu takım için yayıncı kuruluş platformunu evine alan adam. Onların hiç mi hakkı yok? Futbolcu ne kendi için oynayacak, ne başka takımlara kendini yarandırmak için. Futbolcu arkasında duran taraftar için savaşacak. 1 kişi de olsa bu futbolcunun boynunun borcudur.

Bu sadece futbolcu, teknik heyet için geçerli değil. Kim, o takım üzerinden bişeyler kazanıyorsa hepsi için geçerlidir. Bu durumda İSTİSNA YOKTUR... Oynayacaksın, oynatacaksın mecbursun. Sen para kazanmak için bu takıma, bu taraftara muhtaçsın. Alınan başarıları kendisine maal edipte diğerlerini yok saymakla bişey elde edemezsin. Diyor ki bir abim; " Başarıyı paylaşmazsan, başarısızlığı paylaşacak kimse bulamazsın. " İşte bu noktada sitem, ve hatta sinir yüklüyüm. Uzatırsam tavrım değişebilir. O yüzden bir kez daha herkesi MAKUL OLMAYA ve ıslattığı formanın hakkını vermeye davet ediyorum. 


Bugünlerin bayram olduğunu unutturanlara da bir selam gönderiyorum. Sizlerin de bayramı kutlu olsun...