Hoca mı, futbolcular mı, taraftar mı? Kim kaybetti? Ortada bir oyun vardı, kimse yalan konuşmasın pozisyon kaçsa da herkes o oyunla iki haftanın kötü hatıralarını unutmaya başlamıştı. Ne oldu da kendini taraftar zanneden o güruh dakika 85' den sonra futbolcu ıslıklamaya başladı. Nereye gidiyoruz biz bilmiyorum.
İyi niyet elçisi gibi davranmak istemiyorum ama bugün yaşananlar benim taraftarlık anlayışımla hiç ama hiç örtüşmüyor. Takımı destekleme, iyi oyunu takdir etme, kötü gününde olanı ıslıkla. Nedir bu? Maç kazanılır, kaybedilir. Takım berbat bir dönem geçirebilir. Hoca çok kötü olabilir. Ama bu önde olduğun bir maçta takımı ıslıklamayı hiç bir şekilde açıklamaz.
Şehirin, kendini taraftar sanıp oyuncu ıslıklayanların bu tutumu bizi lanet olası, eski günlere doğru sürüklemekte. Oturun bir dakika düşünün. Neleri atlatıp bu günlere geldiğimizi bir kez daha hatırlayın. İçinizde zerre kadar bu şehrin takımına minnet duygusu varsa şu yapılanların yanlışlığını, doğruluğunu bir kez daha sorgulayın.
Maçı yorumlamıyorum. Maç öncesi yazdıklarımı ortalama olarak yaptı takım. Baskı kurdu, pozisyon buldu ama golümüzü rakip kendi kalesine attı. Her neyse oldu bitti. Şota' ya bir satır başı yapıp yazıyı sonlandırıyorum.
Her şeyini tartışırım. Oyun anlayışını, hocalığını, oyuna müdahalesini, oyuncu tercihlerini. Ama tartışmayacağım tek şey onun taraftarı milletin önüne atmayıp hep alttan alışı. Bugün yine bunu yaptı maç sonunda. Taraftarın tepkisine " bugün çok sabırlı gördüm taraftarı. " diyerek yine ateşe körükle gitmekten uzak durdu.
Milli Takım arasının gelmesine hiç bu kadar sevinmemiştim inanın...