30 Nisan 2012 Pazartesi

Ne Şiş Yansın, Ne Kebap


TFF günlerdir beklenen açıklamayı bugün öğlen saatlerinde yaptı ve aslında herkesin beklediği ve tatmin olmayacağı şeylerden bahsetti. Beklenen sonlara alışık olduğumuz için buna da fazla bir tepki vermedik. Taa ki PFDK' ya verilecek takım sayısının 16 olduğunu ve bu takımların tamamının SÜPER LİG takımı olduğunu öğrenene kadar. Açıkçası kendi adıma şok oldum. Bunu hiç mi hiç beklemiyordum. Tamam Şike iddianamesinde adı geçen takımlara CEZA VERİLEMEYECEĞİNİ, bunu yapacak yüreğin o makamdan gidende ve yerine gelenlerde olmadığını biliyordukta, bu kadar bencil, bir iki takımı kurtarmaya yönelik hareketlerin abartılmasını da beklemiyorduk.

Bu yapılanın adı "NE ŞİŞ YANSIN, NE KEBAP" değil de nedir Allah aşkına. İddianamede adı geçen takımlar belliyken ekstradan gelen sekiz takımın ne günahı var? Ne yapmış bu diğer sekiz takım. Neden bir yöneticisinin bile ifadesine başvurulmadı, neden bir futbolcusunun bilgisi alınmadı? Hadi alınanları anlarım da ya cidden alınmayanlar ne olacak?

Kaş ile göz arasında 58. madde değiştirildi. Yeni haliyle bugün federasyon resmi internet sitesinde yayınlandı. Yeni maddeye göre ŞİKE VE TEŞVİKE TEŞEBBÜS EDENLER 12 puandan az olmamak kaydıyla puan silme cezası, adı geçen yöneticiler 1-3 yıl arası hak mahrumiyetine ve GEREKLİ GÖRÜLÜRSE ağır para cezalarına çarptırılacak. 

Bir dip not ekleyelim. Buraya bir " AĞIR İHLAL " kelimesi atmışlar ve neyin ağır ihlal olarak sayılacağı şu şekilde açıklanmış. 
" İhlalin ağırlığı kurul tarafından somut olayın niteliğine göre serbestçe karar verilir ancak eylemin ilgili yöneticinin kendisinin veya üçüncü kişilerin bahis oyunlarından menfaat elde etmesi amacına matuf olduğunun tespit edilmesi halinde ihlal, mutlaka ağır ihlal kabul edilir. "
Yani Ağır İhlal olup olmadığına yine kurullar karar veriyorlarmış. Bugün duyduklarımızdan sonra bu kararı vereceklerin " HUKUKİ KARARI VERECEĞİNE " hiç kimse inandıramaz beni. Futbolun endüstrileşmesinin en ağır halini bugün bizim ülkemizde yaşanan " 3 Temmuz Sendromu " ile bir kez daha çok net, ayan beyan görmüş olduk. Görmeyenlere de hayırlı işler, iyi traşlar...


28 Nisan 2012 Cumartesi

Pep' ten Önce - Pep' ten Sonra


O Barça nın başına getirildiğinde herkesin kafasında soru işaretleri vardı. Rijkaard gibi başarılar kazanmış bir isimden sonra neler yapabileceği herkes tarafından soruluyor ve de konuşuluyordu. Barcelona' da 11 yıl futbol oynamış, kaptanlığını yapmış bir isim olması, camiayı tanıyor olması ve bir yıllık Barcelona B takım çalıştırıcılığından sonra Rijkaard' ın kötü sezonunun ardından Laporta ona bayrağı teslim etti ve taşınabilecek en üst noktaya taşımasını istedi. 

Bu görevi fazlasıyla yerine getirdi. Bu su götürmez bir gerçek. Rijkaard Barcelona' ya 2 La Liga, 1 Şampiyonlar Ligi ve 1 İspanya Süper Kupası kazandırırken, Pep Guardiola; 3 La Liga, 2 Şampiyonlar Ligi, 2 Avrupa Süper Kupası, 2 Fifa Dünya Kulüpler Kupası, 1 İspanya Kral Kupası ve 3 İspanya Süper Kupası kazandırdı. Bunları sadece 4 yıllık Barcelona kariyerinde yaşadı. Pep Guardiola 2008-2009 yılında mücadele ettiği 6 turnuvada şampiyonluk yaşayarak " Bir Yılda Katıldığı Bütün Turnuvaları Kazanan İlk ve Tek Teknik Adam Oldu. ", 2009 yılında yılın teknik adamı seçildi. 


Pep çok şey kazandırdı Barcelona' ya. Barcelona' da ona çok şey kazandırdı ama kaybettirdikleri de oldu. Gençliğinden, dirililiğinden ve de gülümsemesinden aldı götürdü bu 4 yıl. İspanyol Sport gazetesi bunu çok güzel göstermiş.

Kişiliği ve efendiliği her daim kendisini bir adım öne geçirdi. Kazandığı başarıları kendisine değil futbolcularına maal etmesi, sahada oynayanların emeklerini her defasında gündeme getirmesi, rakiplerine göstermiş olduğu saygılı davranışları, kariyerinde ki herkesin kolay kolay ulaşamayacağı başarılara rağmen kendisine hep birilerini örnek alması ( Bielsa öreneği ) Pep' i hep farklı kıldı, farklı kılacak. Futbolcuların gideceğini açıkladığı basın toplantısında ki şu görüntüleri sanırım ne hissettiklerini bize anlatıyor.



Şimdi bayrağı Tito Vilanova alıyor. O da Guardiola' ekibinin bir parçası belki de en önemlisi. Guardiola' nın takım içerisinde ki analizcisi ve sistemcisiydi. Barcelona' nın rakiplerini analiz etmek ve karşılaşmalar için Guardiola' ya oynanacak sistem konusunda bir nevi yol göstermek onun işiydi. Aslında normal şartlarda Barça' nın çarkı dönmeye devam edecektir çünkü sisteme ve uygulamalara yabancı olmayan bir isim geçiyor takımın başına. Üstelik ona yardımcı olabilecek bir çok isim hala takımda. Manel Estiarte Guardiola ile gideceğini açıklasa da eminim ki takım içinde ki dengeleri koruyacak yardımcılar gelecektir Tito' nun yanına. Onun dışında bir nevi Guardiola' nın emaneti olan Vilanova' ya takım içinden mutlaka sahiplenme ve destek gelecektir. 

Pep' e onun anlayacağı dilden veda edelim. 

" Gracias por todo el éxito en la vida de la PEP. No nos olvidaremos de ti, y el dominio... " ( Herşey için teşekkürler Pep. Seni asla unutmayacağız.. )

26 Nisan 2012 Perşembe

Bir Dediği Diğerini Tutmayanlar



Malumunuzdur FB SK " Tazminat hakkımız, söke söke alırız " parolasıyla " Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS ) " açmış olduğu davayı bugün Kamuoyu Aydınlatma Platformuna yaptığı açıklama ile geri çektiğini ( onlara göre FERAGAT ETTİKLERİNİ ) duyurdu. 

Aynı Fb "ŞİKE YAPTIKLARININ YÜKSEK SESLE KONUŞULDUĞU DÖNEMDE" bir yanda başkanlarıyla, diğer yanda taraftarlarıyla " CAS DAVASI ONURUMUZ, VAZGEÇİLEMEZ " çığlıkları atıyorlardı. Bir kaç gün önce bu konu yine gündeme geldiğinde Aziz Yıldırım yine benzeri açıklamalar yaptı ve dedi ki; " CAS Davasını geri çekmeyeceğiz. Çünkü bu dava bizim için ONUR MESELESİ oldu. " 

Evet evet. Yukarıda ki bu fotoğraf o dönemlere ait. 

Şimdi insanın aklına şu sorular geliyor. Ne oldu da vazgeçtiniz? Size ne önerdiler, neyi vaadettiler? 45 - 50 Milyon Eurolardan sizi vazgeçiren neydi? Hadi diyelim zenginsiniz yukarıda bahsettiğimiz Onur ve Namus ne olacak?

Şimdi oturalım ve dava geri çekildiğine göre gelin bu işin ve bu işe neden olanların adını hep birlikte koyalım. 

Bir insan ya da bir kurum HAKLI OLDUĞU(!) bir davadan neden vazgeçer, ONURUNU ve de NAMUSUNU hangi sözler ile ayaklar altına alır? Fenerbahçeliler bir cevap verselerde öğrensek.


24 Nisan 2012 Salı

Bazen Sadece SAYGI Duyarsın!


Öyle olması gerekir çünkü. 10 kişi kalmış bir takım, iki stoperi sahada yok, biri sakatlanmış, diğeri salaklaşmış. 10 kişi sahanın her yerinde canla başla savunma yapmış, futbol için olmasa da tur için her şeyi yapmış, 33 yaşında senelerdir Türkiye' ye gelememiş, ömründe hep ceza sahasında gol arayıp hiç gol engellemeyi düşünmeyen Drogba ile Barça hücümcularına set çekmiş,  Di Matteo' nun SAVUNMA STRATEJİLERİNİN hepsini yerine getirmiş Chelsea kesinlikle saygı duyulmayı hakediyor. Ben şahsım adına Di Matteo ve Drogba' nın önünde ayağa kalkıyor ve önümü ilikliyor, avuçlarım patlarcasına alkışlıyorum. Bu maçı, bu turu " evet futbol oyna(ya)madan " geçtiler ama sonuç itibariyle İNANÇ onları buraya getirdi. Rakibe saygı duymayı bileceksin...

Der ki bir dost; 
" Chelsea savunmanın, Barça hücumun tüm gerçeklerini yaptı. Ama ayrıntı Chelsea' nin hücumda, Barça' nın savunmada yapamadığını yapmasıydı. "
Sanırım maçın özetini yukarıda alıntıladığımız cümle fazlasıyla yapıyor. Üzerine bir değerlendirme yapmak hem alıntıladığımız cümleye, hem cümleyi kuran dosta haksızlık olur. İyi geceler. 
 

21 Nisan 2012 Cumartesi

Bir Atasözü Der ki;


Bir atasözü der ki; " Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir. " Olacak bu kadar. Düşünün ki sahada Messi, İniesta, Xavi, Tello, Thiago olmadan, Fabregas, Alexis, Pedro yedek kulübesinde iken zar zor bütün imkanlarını seferber ederek kazanan Real Madrid için sanırım bu atasözü ağır gelmez. Gelse de gelmedi saysınlar. Bakın Barcelona geri dörtlüsü şu isimlerden oluştu bugün. Alves, Defansif Orta Saha Sergio Busqets, Defansif Orta Saha Mascherano ve Puyol. Gerisini siz düşünün. Ortada ki iki adam orta saha oyuncusu ve stoperlik yapıyorlar. Bu Barcelona Sergio Ramos' lu, Pepe' li, Marcelo' lu Real Madrid' e 6 tane attı, 5 tane attı ama bu Real Madrid şu defansa sahip Barça' ya 2 taneyi atana kadar neler çekti. Hadi büyüklük bizde kalsın ve tebrik edelim. 

Guardiola için Chelsea maçından sonra demiştim ki; " Shota' ya benzemeye başladı. " Shota' nın Troisi' den vazgeçmeyişi gibi geçen hafta Fabregas' dan, bu hafta Tello' dan bir türlü vazgeçemedi. Hatalı tercihlerine ve de pozisyon hatalarına rağmen tam 80 dakika oyunda kalmasına müsaade etti. Bence maça etki eden noktaların başında Guardiola' nın oyuna müdahalede gecikmesi geldi. Tabii amacımız gidip Guardiola' yı eleştirmek değil ama yanlışı olduğunu kendisi de kabul etsin. 

Bir de Mourinho denen bir adam var bu Real Madrid' in başında. Hani kendini bir halt sanan ama normalde pek bir esprisi olmayan. Dikkat edin her fırsatta Barça maçlarında ki EZİKLİĞİNİ farklı farklı yöntemlerle gösteriyor. Bu da en son örneği. Bu hareket sanırım çoğunuzun kafasında ki Mourinho imajına netlik kazandıracak. 



19 Nisan 2012 Perşembe

Tam Sahada Tek Kale Maç. Chelsea 1 - 0 Barcelona


Kendi adıma bir ilki yapıyorum şu anda. Akşam ki Chelsea - Barcelona maçını dilimin döndüğünce bir iki detay ile anlatayım istedim.

Malum Şampiyonlar Ligi Yarı Final ilk maçında akşam Stanford Bridge de Chelsea ile Barcelona karşılaştı ve Drogba' nın golü Chelsea' ye galibiyeti getirdi. Peki maç nasıldı?

Şöyle özetleyebiliriz maçı. Tam Sahada Barcelona lehine tek kale maç oynandı. Yukarıda ki fotoğraf 81-82. dakikalardan. Durum 1-0 Chelsea lehine. 90 dakikanın yaklaşık 80-85 dakikası bu şekilde oynandı. Chelsea 11 kişi ile yarı sahasına gömüldü, Barcelona Valdes dışında kalan bütün oyuncuları ile Chelsea' nin üzerine kabus gibi çöktü ama ne yazık ki Drogba gibi bir ustaya engel olamadılar. 

Gol hiç " ben geliyorum " demedi. Kaza kurşunu gibi ilk yarının son dakikasında ve de Barcelona yine 11 kişi ile Chelsea yarı sahasında iken Messi' nin kaptırdığı topla geldi. Lampard' ın akıl dolu pasına hareketlenen Ramires' in güzel asistini usta ayak ve yıllardır Türkiye' ye bir türlü gelemeyen Drogba gole çevirmekte zorlanmadı. 

Barcelona' da Fabregas' ı hiç bu kadar kötü bir futbol oynarken görmedim. Bunu kaçırdığı iki çok net pozisyon için söylemiyorum. Oyun içinde o kadar çok hata yaptı ki valla ben televizyon başında çıldırdım. Hatta tam 78 dakika Cesc' e sabreden Guardiola' yı da bizim Şota' ya benzettim maç esnasında. Onun dışında Messi, Xavi ve Adriano' nun da pek günlerinde olmadığını söyleyebiliriz. Buna rağmen maçta çok büyük üstünlük kurdukları gözden kaçmamalı.

Maç sonunda istatistiklere bir baktım da harbiden bu başlığı neden attığımı anladım. Bakınız istatistikler şöyle. 

Pas Sayısı; Chelsea  - 194, Barcelona - 782
Kaleyi Bulan Şut; Chelsea - 1 ( ki o da gol oldu ), Barcelona - 8
Kullanılan Korner; Chelsea - 1, Barcelona - 8
Topla Oynama Yüzdeleri; Chelsea % 28, Barcelona % 72

Durum bundan ibaret iken kaçan pozisyonları, direkten dönen topları sanırım anlatmanın pek bir esprisi yok. Dün Maviler futbol oynayamayarak ( karşılarında futbol oynamalarına pek izin vermeyen bir takım olduğu kesin ) Barcelona' yı İspanya' ya mağlup gönderdi. Şimdi önümüzde bir El Clasico var ve hepimiz onu beklemeye başladık. Dün kaçan pozisyonların Real Madrid' e fazlasıyla döneceği umudunu taşıyorum. 

18 Nisan 2012 Çarşamba

Transfer Gündemi - Gidenler/Gelenler


Her ne kadar Spor Toto Kupası maçları devam etse de ligin bizim için bittiği bir gerçek. Bu dakikadan sonra yavaş yavaş yeni sezon transferleri ile ilgili şeyler paylaşmanın zamanıdır. Gündeme gelen isimlerden ziyade transfer edilen veya gönderilen futbolcuların güncellemelerini yapmaya çalışacağız. 


                  GELENLER                                                   GİDENLER

1- Ömer Bayram ( Nac Breda )                       1- Peter Pekarik ( Wolfsburg )
    ( 02.07.2012 - 31.05.2016 )                        ( Kiralık, Opsiyonu kullanılmadı. )
2- Salih Dursun ( Sakaryaspor )                       2- Okan Alkan ( Fenerbahçe )
                                                                        ( Kiralık, Opsiyonu kullanılmadı. )
3- Cristian Riveros ( Sunderland )                    3- James Troisi ( Muhtemelen Çin )

Transferlerimizi bu başlıktan farklı yazılarda değerlendireceğiz. Transferlerin mümkün mertebe bütün detaylarını öğrenip paylaşmaya gayret edeceğiz. İlk yazıyı sezonun ilk transferi olan Ömer Bayram hakkında yayınlayacağız kısmetse. Bunun için Hollanda editörümüz Mehmet Ergün' den yardım istedik. Bugün yarın gelir.




12 Nisan 2012 Perşembe

Komedi Dükkanı

Biraz yüreği olan, biraz cesareti olan ve biraz dürüst olan dünkü maçı oturur yorumlar. Ama şöyle biraz kendi penceresinden. Hakemi de, her iki takımı da. Bana Gökhan Değirmenci' nin etik olmadığından bahsediyor bazı fenerbahçeliler. Arkadaş insan sormaz mı size? Sizin kaleciniz poposu ile top durdurup, tribünlere el kol hareketi yaptığında etiklik sizin için bulunmamış bir element miydi? El insaf. 

Biri diyor ki " git kendi ayarında ki takımlarla oyna." Dün sizi oynadığı futbol ile 19 Mayıs' ın çimlerine gömen Kayserispor değildi de kimdi acep? Sizin gibi şike yapamadığımız, kimseyi SATIN ALAMADIĞIMIZ içindir düştüğümüz bu haller. Bakın kupa maçının istatistikleri;


Daha bunun üzerine konuşacak adam varsa AR DAMARININ çatladığından şüphem hiç kalmayacak. Bakın her zaman söyledim, bugün de söylüyorum. Türk futboluna kattığınız hiç bir şey yok. Birileri size büyük demiş, kendinizi BÜYÜTÜLMÜŞ olarak görmeye devam ediyorsunuz. Adınız ŞİKE ile birlikte anılıyor ve siz hala zeytinyağı misalisiniz. Oturun bir düşünün. Şu yukarıda ki istatistiklere bakıp biraz utanın. Sonra gidin Sivas ile ortaklık yapın, iki taraflı forma diktirin falan filan. 

Bizim için KUPADAN daha önemli şeyler vardır. Şeref gibi, Onur gibi. Çok şükür bir yöneticimiz ya da başkanımız, ya da futbolcumuz ŞİKE ile anılmadı, alıkonulmadı, tutuklu yargılanmadı. Tabii bu duygular size uzak...

Anadolu Ligi Kurulsun!


Aslında bu yazının temasını dün gece maçtan sonra yazmıştım.Ama baktım ki yazıda iki kelimeden biri şovmenlere ve şikecilere küfür içeriyor susmayı, sakinleşmeyi ve bugün yazmayı tercih ettim. Sustum çünkü öfkeyle kalkanın zararla oturduğunu bilecek kadar olgun olduğumu düşündüm. Şimdi işe farklı bir boyuttan ama herkesin bildiği bir pencereden bakacağım.

Dün malumunuzdur Ankara 19 Mayıs Stadyumunda ZTK Çeyrek Finalinde Kayserispor fenerbahçe ile karşılaştı. Elimizde Avrupa bileti için kalan son şans olan ZTK' yı sonuna kadar kovalamak, 2008' den sonra yine o kupayı müzemize taşımak istiyorduk ama bu kurulu düzende pek mümkün olmadığını gördük. Kayserispor açısından sorular maça girmeden başladı. Maç başlamadan önce kale arkasında bize ayrılan yerin neredeyse yarısının Fb' ye ayrıldığını görünce şok olduk. Ama bizim çocuklar onları oradan püskürttüler. Sonra hakem Yan(LI)kaya' nın şovu başladı sahada. Buna rağmen 43. dakika da golü bulduk. İlk yarıyı önde kapatıp, ikinci yarıya da golle başladık. Ama sevinç uzun sürmedi. Emir' in golüne müteakip Cristian golü buldu ve fark bire indi. Taa ki 90+3. dakikaya kadar. Furkan' a yapılan çok net faulu ÇALAMAYAN Özgür YAN(LI)KAYA, dönen topun gol olması ile birden kendini sanırım ruhen huzura erdirdi. 

Bu kadar kolay mı bir Anadolu takımını harcamak? Bu kadar kolay mı taraf seçip emeklerle oynamak, akıtılan teri gasp etmek. Nedir istenen, amaç nedir Allah Aşkına? Ne yani illa bu liglerden uzak mı duralım? Biz bu oyunda figuran isek eğer neden hala bize bu söylenmiyor? 

Kulüpten bu maç ile ilgili yapılan açıklamada geçen şu cümleye dikkat; " Futbolumuz için verilen ve verilmiş olan dostluk, kardeşlik, barış ve centilmenlik mesajları olduğu gibi yalandır. " Sanırım bu cümle her şeyi anlatıyor. Öncülüğünü biz yapalım, gerekirse Anadolu Ligi Kurulsun ama artık şu lanet olası düzenden kurtulalım..

10 Nisan 2012 Salı

Ortak Futbol Aklı.


Beni gerek sosyal medyadan, gerek çevremden bilenler iyi bilir ki ben çok koyu bir Kayserispor taraftarıyım. Ama birazdan söyleyeceklerimi bir futbol sever olarak, Türk Futbolunun gelişmesini isteyen birisi olarak söylüyor, formamı yazı bitene kadar bir kenara koyuyorum.

Dün Lig Tv de Süper Final oynayacak 4 kulübün teknik adamları, Şenol Güneş, Fatih Terim, Aykut Kocaman ve Tayfur Havutçu Şansal Büyüka' nın programına katıldılar. Normal şartlarda izlemezdim ama bir futbol sever olarak ne konuşulacağını, neler söyleneceğini, Şenol Güneş' in felsefi futbol yorumlarını merak ettiğim için oturdum izledim ve şu anda bu programı izlediğim için çok mutluyum. 

O kadar güzel şeyler konuşuldu ki dün programda, o kadar mantıklı konulara, geleceğe yönelik düşüncelere yer verildi ki hak vermemek, "doğru söze ne denir" dememek elde değil. Şimdi merak ettiğim konu şu. Türk futbolunda bu kadar etkili, bu kadar yetkin ve bu kadar futbol bilgini var iken neden futbolun başında tek işi para kazanmak ve ticaret yapmak olan insanların ne işi var? Neden futbolun kalbinin attığı Lig Tv, belirli zaman aralıklarında bu futbol bilginlerini ekrana taşıyıp, bu tür konuları gündeme almaz ve yine neden bu tür toplantılarda konuşulanlar yine hep sadece konuşulduğu yerde kalır. 

Dün programı izlerken Twitter da şu değerlendirmeyi yaptım. Dedim ki; " Bu stüdyoda konuşan veya konuşamayan FUTBOLUN GERÇEK SAHİPLERİ Türk Futbolu için ortak bir akıl üretmeli, üzerilerinde ki formalarını çıkartarak ülke futboluna katkı yapmak zorundadır. Türk Futbolu işi para kazanmak olanların değil, işi sadece futbol olanların omuzlarında yükselsin. " Hala aynı fikirdeyim. Futbolumuzu işi sadece futbol olan ve bu işi severek, bilerek ve profesyonel mana da yapan insanlar yönetsin. 

Eğer yanlış bilmiyorsam bugün yine Lig Tv de Ersun Yanal, Ertuğrul Sağlam, Rıza Çalımbay ve Arif Erdem' in katılımıyla benzer bir program yapılacak. Bu programı da sabırsızlıkla bekliyorum. Hatta daha ilk 8 dışında kalan takımların teknik direktörlerinin de katılacağı benzer programlar yapılmasını ve burada konuşulanların Futbolumuzu yönetenlerce referans alınarak ona göre hareket etmesini istiyor ve bekliyorum.


Bu arada eklemeden geçmeyeyim. Erdoğan Arıca hocayı kaybettik. Düşmemeye oynayan bir çok takımın başına kurtarıcı olarak getirilen, ülke futboluna öyle ya da böyle eşsiz katkılar yapan sevgili Erdoğan Arıca hocama Allah' tan Rahmet, ailesine, yakınlarına ve sevenlerine sabırlar diliyorum. Mekanı Cennet olsun.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Tek Derdimiz Sevdamız! Teşekkürler Kapalı Kale.


Çarşamba günü oynayacağımız ZTK Çeyrek Final maçı için Kayseri' de hummalı bir çalışma var. Kapalı Kale grubundan kardeşlerim bütün mesailerini bu maçta takıma en iyi desteği verme adına harcıyorlar. Çarşamba günü tribünde kullanılacak kareografilerden birinin yapım aşamasını paylaşalım, biz de bu şekilde onlarla gurur duyulmasına kendi çapımızda vesile olalım... Kendi adımıza biz zaten gurur duyuyoruz...



7 Nisan 2012 Cumartesi

Gelsin Bahar Kupası


Bitti çok şükür. Berbat geçen bir sezonu sonlandırdık, nihayete erdirdik. Aslında bir önceki sezona bakarak çok berbat geçirmedik bu seneyi. Geçen sezondan bir eksik maç kazandık sadece. Geçen yıl 14, bu yıl 13 galibiyet vardı. Bu sene beraberlikleri fazla görmedik. Hatta şöyle bir geri gidersek son 6 sezonda en fazla aldığımız galibiyet sayısı 2007-2008 sezonu. 15 galibiyet, 10 beraberlik, 9 mağlubiyet ile 55 puan toplamışız ve o yıl ligi Sivasspor' un arkasından 5. sırada bitirmişiz. Bu yıl biz çok fazla 1-0 lık maçlar kaybettik. Çok fazla hakkımız gaspedildi, puanlarımız çalındı. Şota bazı maçlarda hakedene hakettiği formayı vermedi, formayı verdiklerinin bir kısmı o formanın kıymetini bilemedi vs. vs.

Bu yıl oynanan futbol ne yazık ki geçen yıl oynanan futboldan daha kötüydü. Bunda teknik kadronun hataları oldu, taraftarın, yönetimin hataları oldu ama gerçek olan tek şey bu takım bu durumu haketmedi. Biz şimdi Bahar Kupasını beklemek yerine en kötü Avrupa Play Off grubunda neler yapacağız onu konuşmak zorundaydık ama olmadı. Şimdi gelsin Bahar Kupası.

Blogda bu sezon ile ilgili yazılar son buluyor. Bundan sonra ki dönemde bahar kupası, transferler, hazırlık kampları, nostalji, bu sezon oynanan maçların özetlerinin olduğu 2011-2012 Sezonu Belgeseli gibi konulara ağırlık vereceğiz. Vakit ayıranlara selam olsun. Sonra ki yazılarda görüşmek üzere...

3 Nisan 2012 Salı

Yönetim Bu Kez Erken Uyandı.

Kayserispor yönetimi taraftar baskısı ve talepleri doğrultusunda yarın TFF' na başvurarak Ziraat Türkiye Kupası Çeyrek Finalinde Fenerbahçe ile oynayacağımız maçın 20-40 TL olarak açıklanan bilet fiyatlarının diğer üç maç ile aynı tarifeye çekilmesini talep edeceğini duyurdu.

Bu kez sesimizi çok daha güçlü, çok daha çabuk ve çok daha etkili duyurduk. Belirtmekte fayda var. Bu talebimiz yine bizzat Süleyman Hurma tarafından dinlenmiş ve dikkate alınarak yönetime bildirilmiştir. Her fırsatta Süleyman Hurma' ya yüklenen, olur olmaz her konuda Süleyman Hurma' yı eleştiren arkadaşlar bunu göz ardı etmesin...

Kulübün resmi siteden yaptığı duyuru şu şekilde...


Bugün Ziraat Türkiye Kupası organizasyon toplantısı TFF’nin İstinye’deki merkezinde yapıldı. Ankara ve İstanbul'da oynanacak olan Ziraat Türkiye Kupası çeyrek final maçları için takımlara ayrılacak tribünler ve bilet fiyatları belirlendi. Oyananacak 4 karşılaşmanın 3'ünün bilet fiyatları 10 – 20 TL olarak belirlenirken Fenerbahçe ve Kayserispor maçının bilet fiyatları    20 – 40 TL olarak açıklandı.
Kayserispor Kulübü olarak bu konuyla ilgili TFF’ye yarın itibariyle müracaat edeceğimizi tüm kamuoyuna duyururuz.

Kayserispor Kulübü 

Yönetim Uyuma...


Ziraat Türkiye Kupası Çeyrek finalinde Ankara' da oynayacağımız Fenerbahçe maçının bilet fiyatları açıklandı. Açıklandı ama bende de hayal kırıklığına neden oldu. Oynanaca4 karşılaşmadan 3' ünün bilet fiyatları 10-20 TL iken, Fenerbahçe Kayserispor maçının bilet fiyatları 20-40 TL olarak açıklandı. Bu neyin kafasıdır, hangi zihniyettir. Buna izin veren Kayserispor yönetimi neyin peşinde çok merak ediyorum. Her fırsatta taraftar azlığından yakınan yönetimimiz Fenerbahçe' nin isteklerine boyun eğip kendi taraftarını düşünmeyecek kadar kör mü?

Ankara' ya yapılan bir çok organizasyon planı vardı, bilet+yol masrafları ile bir çok organizasyon hayal oldu. Hafta içi Çarşamba akşamı saat:20.30 da oynanacak olan maça gidecek taraftarların çok büyük kısmının öğrenci olacağını, zaten Kapalı olarak nitelendirilen tarafta sözde ileri gelenlerin yer alacağını bilmek bu kadar mı zor? Eyy Kayserispor yönetimi. Allah aşkına ne işe yararsın bana bir söyle yahu?