30 Ekim 2011 Pazar

Galiba Kusucam!!!

Bugün Kayserispor Yönetimince Tribünlere Bayrak ve Pankart sokma yasağı yüzünden taraftarlarımız tribünlere boş girdi. Bu sadece Kayserispor taraftarlarına uygulanan bir yasaktı. Nerden mi biliyorum? İşte size kanıtı..


Siz Kayserispor taraftarı olupta yok sayılmak nedir bilir misiniz? Siz koskoca bir şehirde şehrinin takımının taraftarı olduğu için ÖTEKİLEŞTİRİLMEK nedir bilir misiniz? Biz bunları yaşıyoruz. Şu yukarıda ki olay Bursa ya da Eskişehir' de olsa ne olurdu biliyormusunuz? O taraftar o başkanı değnekle kovalardı. Ama o takım yöneticileri buna cesaret edemez işte. Bizimkiler ediyorlar. Bizimkilerin derdi belli. Kafasına vurunca oturan taraftar istiyorlar ama YEMEZLER BAY BAŞKAN. Bundan sonra yemezler... Bundan sonra susan adamları, yandaşlarını bulmayacaksın karşında. Yaptıklarınızın hesabını ödeme vakti geldi.

Bu dakikadan sonra bu yönetimin Kayserispor' a ve taraftarlarına karşı ödeyeceği bir hesap var. Bu dakikadan sonra yıllardır herşeye rağmen arkalarında durmaya gayret ettiğimiz adamların ödeyeceği bir hesap var.

Biz bu hesabı ödetmek, Kutsal Kayserispor Başkanlık koltuğunu bu ihanet dolu vücutlardan , bu şehre ve şehrinin insanlarına ihanet eden zihniyetlerden temizlemek adına ne gerekiyorsa yapıcaz. Tek başına mücadele mi gerekiyor. Tek başımmıza savaşacaz. Kayserispor Yönetim Kurulu. Siz varken tek derdi KAYSERİSPOR olanlar rahat değil. Bizler kalacağımıza göre eninde sonunda SİZ GİDECEKSİNİZ...

28 Ekim 2011 Cuma

Şota Arveladze

Biz taraftariz. Severizde döverizde. Hocam herşeyine fitim,kefilim ne bileyim her ortamda çıkar seni sonuna kadar HER ŞARTTA savunurum amaaaa hatalarını yüzüne vurmazsamda uyuyamam. Senin taktik anlayisin kazandırdı bize Bjk ve Sivas maçlarını kabul.Senin oyun zekan sayesinde bu takım şu anda bir yerlerde eyvallah. Ama hocam yine senin INADIN yüzünden saçma, salak, olmaması gereken puan kayıpları yaşıyoruz. En son ornegini bugün bir kez daha izledik. Abdullah ve Troisi'de benim ya da bizim goremeyipte senin gördüğün ne var acaba çok merak ediyorum.

Bugün yine bana göre tek ve en büyük eksiğin olan OYUNA MÜDAHALE ETME özelliğinden dolayı en kotu berabere bitirebilecegimiz maçı kaybettik. 90 dakika boyunca (ki 75 dk.sını izleyebildim) sahada bir ruh misali dolaşan Santana yerine Riveros'u oyundan çıkarıp yerine hala türkü kasedi hayalleri kuran Apo'yu oyuna aldın neden? Sahada sağ kanatta git gel orayı otoban yapan Pekarik'i oyundan aldın yerine Okan'i devreye soktun neden? Hadi bunları fantazi niyetine yaptın hocam anlarım da geriye dustugun maçta elinde hızlı 2 oyuncudan biri olan Furkan'i çıkarmanın alemi nedir Allah aşkına. Okay iyi hamle tamam da niye Furkan çıkıyor Okay oyuna girerken onu çok merak ediyorum.

Tuttuğun notlardan günün birinde mutlaka çok güzel taktiksel bir kitap çıkacaktır sevgili Şota hocam ama lütfen,ne olur yalvaririm kendini oyuna müdahale konusunda,elinde ki kadroyu değerlendirme konusunda biraz geliştir. Ben cahil halimle Apo bu takımda oynayamaz diyorsam, ben bu cahil bilmememiş halimle oyuna Okay giriyorsa Furkan çıkmaz diyorsam, ben bu noksan futbol bilgim ile Riveros ve Pekarik'in oyundan alınacak en son isimler olduğunu goruyor ve söylüyorsam (ki katılmayan varmi bilmiyorum) sende biraz gayret ediver sevgili Şota hocam.

Ben sen ilk geldiğin gün dedim ki; Şota büyük hoca olacak, ben umutluyum, ondan çok şey bekliyorum. " Ben hala bunu söyleyecek cesareti kendimde,ışığı sende goruyorum.Dediğim gibi yek eksik noktan (bence yine) oyun okuma ve müdahale etmede ki eksikliğin. Bunun dışında "Forever Şota Arveladze..."

23 Ekim 2011 Pazar

Hüzünlü Resital


Son bir haftadır içimizi yakan haberlere bugünde Van'daki deprem eklendi ve iyice moraller bozuldu. Aslına bakılırsa bugünkü maç çoğumuz için ikinci ve belki de üçüncü plandaydı. Zor zamanlar geçiriyoruz dostlarım. Bu zor zamanlarda yapılması gereken sükunetli ve sakin olmak. Bu zor zamanlarda oynadığımız maça gelecek olursak;

Maç öncesi Kayseri' de şehitlere saygı yürüyüşü vardı ve maça olan ilginin daha az olacağını düşünüyordum ama beklediğimden çok taraftar Kadir Has Arena' da ki yerini almıştı. Güzel bir hava ve mükemmele yakın bir zeminde oynandı maç. Takım genel olarak çok iyiydi. Oyun içinde beğendiklerimden çok beğenmediklerim gözüme çarptı. Abdullah ve Troisi her zamanki gibilerdi. Takım onların sayesinde 60 dakika 2 kişi eksik oynadı. Ama ne zaman Şota oyuna müdahale etti Okay ve Sefa oyuna girdi rüzgarın yönü bir anda değişti. Muhteşem paslaşmalar, bloklar halinde mücadele, çok iyi ve yerinde ara paslar ve atılan yarım düzine gol. Övünmemek elde değil.

Bugün Kadir Has Arena' da Kayserispor resitali vardı. Her mana da çok iyi bir oyun oynandı. Bu maçın en önemli özelliklerinden biride Beşiktaş' a karşı oynanan güzel oyundan sonra her zaman ki hastalığımız olan kötü futbolun yerine mükemmele yakın bir futbol oynanmasıydı. Bu son dönemin Kayserispor adına en güzel olayıydı. 

Takım içinde ki birlik ve beraberliğin de yeniden sağlanmış olduğunu görmek çok önemli. Gol atanların Gökhan Değirmenci' ye gitmesi, el ele tutuşup hep beraber sevinmeleri ve şehitlerin anılması, Gökhan' ın ağabeylik yapmaya başlaması çok önemliydi. Güzellikler anlatmayla bitmez bugün. 

Son söz;  şu geçtiğimiz günlerde verdiğimiz şehitlerimize. Çok güzel bir cümle geçiyor bazı yerlerde. " BEN SANA AĞLIYORUM ŞEHİDİM, ÇÜNKÜ SEN VATANSIN. " Çok acı günler yaşamaya başladık son zamanlarda. Acıyor içimiz, kan ağlıyoruz.Ama bu Vatan uğruna can verenlere minnet borçluyuz. Ruhunuz Şad, Mekanınız Cennet Olsun. Şehit ailelerine ve Milletimize de sabırlar diliyorum.

Van' da ki depremi de unutmamak lazım. Allah orada bu afeti yaşayanlara kolaylık, hayatını kaybedenlere mevladan rahmet, yakınlarını kaybedenlere sabır diliyorum. Allah bir daha benzeri acılar yaşatmasın...

16 Ekim 2011 Pazar

İnönü' de ki Gizli Kahramanlar


Dünkü maçın bir görünen bir de görünmeyen kahramanları vardı. Bugün görünmeyenlerden bahsetmek istedim bir iki cümle ile.

Maç genelinde takımı sürükleyen, atağa kaldıran, her pozisyonda adı söylenen kişi Amrabat' tı. O kadar iyi oynadı ki maç sonunda herkes onun adı üzerinde yoğunlaştı. Haketmedi mi? Fazlasıyla haketti. Ne kadar konuşulsa azdır. Yıldız diye geçinen futbolculara tabir-i caizse ders verdi oynadığı müddetçe.

15 Ekim 2011 Cumartesi

Ve Bugün Günlerden Kayserispor...

 
Dün bugünden için günlerden "Kayserispor" olacağını söylemiştik. Yüzümüzü kara çıkartmayan herkese selam olsun. Bu oyunu herkes gibi bende beklemiyordum. Tamam açık futbol bekliyordum ama bu kadar baskılı, bu kadar pas yapan, bu kadar pozisyona giren bir Kayserispor bana bile sürpriz oldu. Öyle ki Troisi ve Gökhan Ünal takımda işleyen o mükemmel çarkın aksayan iki dişlisi idi ama buna rağmen 2 gol attık ve söke söke kazandık maçı.

14 Ekim 2011 Cuma

Yarın Günlerden Kayserispor.

2 hafta bile zor geliyorsa bir adama harbiden tutkudur, hasrettir adı. Bazıları gülecektir. Hadi ordan diyenler bile çıkacaktır belki ama öyle işte. Evet Yarın Günlerden Kayserispor. İki hafta sonra yine özlediğimiz, beklediğimiz Kayserispor. Geçen 2 haftada neler değişti?

11 Ekim 2011 Salı

Yeni(!) Transfer!!


Dün Süleyman Hurma ağabeyimin bazı açıklamalarına denk geldim. Açıklamalarda Ocak transfer dönemi için 2 oyuncu ile ilgilendiklerini falan söylemiş. Birisi forvet, diğeri ileri dönük orta saha oyuncusuymuş. Kızdım, kızıyorum ve kızarım arkadaş. Daha ligin 5. haftası transfer konuşmaya başladık. Başka arzunuz? Bu şu mu demek yani? Gençler. Bakın biz sizi aldık ama siz bize güven vermediniz, biz sizin yerinize yenilerine bakıyoruz.

8 Ekim 2011 Cumartesi

Milli Facia

Akşam maçı izlerken kendi kendime fantaazi üstüne fantaazi kurdum. Ula bir takım bu kadar aciz oynatilamaz.

Ikinci yarıya Selçuk'suz başlıyorsun. Zaten gol yollarında sıkıntın var, elinde duran top kullanacak adam yok, defans ile orta sahayı, orta saha ile forveti bağlayan başka kimsenin yok, Marco paşa var mi? Yok. Sen Selçuk'suz oyuna başlıyorsun. Bunun adi " gel beni öp Alman arkadaşım. " değilde nedir?

Hakan Balta daha top nasıl kontrol edilir dersi aliyorken Milli Takımda oynuyor. Servet dönene kadar dünya kendi ekseni etrafındaki turu tamamlıyor. Selçuk avize gibi topu TT Arenanın çatısına dikerken Müller aynı topla paralel bağlantı nasıl yapılır onu gösteriyor.Sabri reyiz bir yerlerini yirtiyor ama dikecek iğne iplik yok. Garibim Arda tek basina top oynamaya çalışıyor Almanlarla resmen güreşiyor, kulübede Valencia nin on liberosu oturuyorken biz Marco Paşa ya 85 dk. dayaniyoruz. Neden? Marco paşa Bjk de çok formdaymis. Bjk her gün Alman Milli Takımı ile oynuyorda bizmi bilmiyoruz. Hamit desen 6 aydır toplam aldığı süre 8 dakika ama Türk Milli Takımının başında kaptan olarak sahada. Elimizde oyuncu mu yok arkadaş. Şimdi dünkü maçta Emre oynayamaz miydi? Sakatlıktan çıktı değil mi? Hamit' te sakattı. O da yeni iyileşti... Adamlar kendi evinde 55 Bin kişilik TIYATRODA seninle dalga geçti Bay Hiddink ve Yardımcısı Bay O(Guus)

Sonra da hala utanmadan "Ipler bizim elimizde." Diyecek kadar buyuk hoca oluyoruz. Bizim ülkemizde ne kadar basit bu durum. Adamlar geldi,çatır çatır oynadı,eze eze yendi ve gitti.

Düşünün sevgili arkadaslar, Hakan Balta öyle bir oyun oynadı ki Almanlar golden önce adamı marke etme ihtiyacı hiseetmediler. Ve o gol bile kaçıyordu düşünün içler acısı hali. Hadi sen sol beksin, golü kaçırsan anlarım ama adam kacirmana nasıl çözüm bulacaksın Hakan Balta. Yahu arkadaş insan Gotze denen adamı 1 kez durduramaz mi yahu?

Nitekim bu rezil kadro ile yapılacak en iyi şeyi yaptık ve 5 gol yemekten kurtulduk. Futbolun nasıl oynanacağı, sistemin nasıl kurulacağı, kurulan sistemin nasıl işleyeceği Almanlar tarafından uygulamalı olarak TT Arena da gösterildi. Bize düşen kendi payimiza düşen dersi almak. Alırlar mi? Muamma...

Bir kardeşim çok güzel bir cümle ile özetlemiş olayı. "Futbol 11 kişi ile oynanan, Türklerin hep diğer maçların sonuçlarına muhtaç kaldığı bir oyundur.

7 Ekim 2011 Cuma

"Kayserispor ve ( Geleceğimiz ) Gençler"

2008 yılı idı. Kayserispor Türkiye Kupası Şampiyonu olmuş Süper Lig tarihinde ki en büyük başarısına imza atmıştı. Uluslararası arena da Ertuğrul Sağlam yönetiminde 2006 yılında kazanılan Uefa İntertoto Kupasının ardından Tolunay Kafkas ile devam edilen yolda geldiğimiz son durağın ucunda Türkiye Kupası vardı ve o kupa kaptan Mehmet Topuz ile çoğu Kayserispor' lunun adını itina ile andığı Ali Turan' ın ellerinde havaya yükseliyordu. Bu takımda ki tecrübenin, birlik ve beraberliğin getirisi idi kulübe. Sonrasında yavaş yavaş yaprak dökümü başladı. İvankov, Gökhan Ünal, Kamber Arslan, Kemal Okyay, Turgay Bahadır bir bir ayrıldılar takımdan.

O seneye kadar Kayserispor hep tecrübeli isimlerle yola çıkmış, takımda oynayanların büyük kısmı ağabeylik yapacak isimlerden seçilmişti. Genç oyuncu transfer edilmiyor değildi ama ağırlık tecrübeli isimler yönündeydi. O yıl kulübün transfer politikası birden değişti. Genç isimlere yöneldi Kayserispor. Umut Koçin, Armağan Kuş, Eren Güngör, Harun Erbek, Muslu Nalbantoğlu bu isimlerin başında geliyorlardı.


Bu oyuncuların içlerinde en çok tartışılacak isimler sanırım Muslu ve Harun olurdu. Tek maçta forma giymeden gönderilen bu iki oyuncu büyük umutlarla transfer edilmişti. Özellikle Muslu ile ilgili çok ama çok iddialı konuşuluyordu ama...


Harun Erbek Tolunay Hoca' nın göz ağrısıydı. Avusturya' da oynayıp, hocalık yaptığı dönemlerden tanıyor ve takıma kazandırılmasını istiyordu. Zira Turgay Bahadır' da kendi öğrencisiydi. Önce Turgay, ardından Harun geldi. Harun Erbek 2011 yılına kadar 3 yıllık sözleşmeyi imzaladı ve aradan uzun bir zaman geçmeden " YETERLİ GÖRÜLMEDİĞİ İÇİN " önce paf takımına, gönderildi, ardından da kulüple ilişiği kesildi. Nedenini kimse anlayamadı. Harun Kayserispor' a transfer edildiği dönemde Avusturya Ümit Milli Takımının oyuncusu idi. Kayseri' den giderken Avusturya II. Ligine transfer oldu. Gelecek için çakılan bir çivi kendi ellerimizle söküldü. Harun Kayserispor' a o zamanın parası ile tam 600 Bin Euro bonservis bedeli ile transfer edilmişti. Gerek oyuncu ile, gerek transfer edildiği kulüp olan Ried ile Kayserispor kulübü FİFA' lık oldu ve bu paralar ödendi.


Muslu Nalbantoğlu ise bir Süleyman Hurma transferi olarak girdi o dönemde kayıtlara. FM oynayanların çok iyi tanıdığı, değeri yüksek, çok şey beklenilen bir isimdi. Gelişi FM camiasında baya gürültü kopardı. Kanayan yaramız olan sağ beke kesin çözüm denildi, yazıldı, çizildi. Bakıyoruz elde var "0" Muslu' da tek maç forma giymeden giden gençlerimizden ( pek genç sayılmasa da ) oldu. Süper Kupa Finali hazırlıkları sürerken takım kadrosunda ki oyuncuların sayısının düşürüleceğine dair bir açıklama yapmıştı Tolunay Kafkas. Gerek Harun' un, gerek Muslu' nun gönderilme nedenleri aynıydı. 
" Yeni transferlerimiz Harun Erbek ile Muslu Nalbantoğlu hazırlık döneminde istediğimiz gibi takıma uyum sağlayamadı. Bu yüzden biz de kendileri ile yollarımızı ayırmayı düşünüyoruz. " 


Muslu' nun o zaman ki değeri yaklaşık 700-800 bin Euro idi. Bu paranın ödenip ödenmediğini bilmiyorum. Bildiğim tek şey 2007-2008 sezonu FM efsanesi Muslu Nalbantoğlu Kayserispor' dan " UYUM SAĞLAYAMADIĞI " gerekçesiyle gönderildi o dönemde.


Her ne kadar iki oyuncunun da neden gönderildikleri konusunda tatmin edici bilgiler olmasa da gönderildikleri kesin. 


Peki ikisi de kalsaydı ve Kırmızı Sarı Formayı giymeleri için şans tanınsaydı? Belki her şey çok daha farklı olacaktı. Biz sağ bek ve sol bek sorunlarını ( Toledo' yu tenzih ederim ) tam 3 sezon önce halletmiş olabilir, bugün Hasan Ali ve Pekarik alternatif olarak elimizde olabilirdi. Ya da tam tersi Harun ve Muslu alternatif olurdu. Ama bişeyler olurdu. Mesela ne olurdu? Takım içerisinde ki temel sağlam olur, her sene yaşadığımız oyuncu sirkülasyonu daha az yaşamış olurduk. En aza indirgenen oyuncu sirkülasyonu sayesinde temelin üzerine çıkılacak sağlam katlarlaözlediğimiz, beklediğimiz ve yıllarca gırtlak patlattığımız başaırlara daha kolay ulaşabilirdik.


Yarın Aynı dönemde gelen Eren Güngör, Umut Koçin incelemesi ile devam edicez. Esen kalın...