9 Ağustos 2011 Salı

Nostalji Serisi 1: İlhan Sancaktar.



İnsanoğlu ömrü boyunca yaşadığı ilkleri unutamaz çünkü İlkler unutulmazdır.Sen unutsan bile tarih mutlaka sana hatırlatacaktır.

Taraftarı olduğumuz camialarda birer yaşayan varlıklardır. Dünü bugünü yarını.. İlk transferimiz,ilk maçımız,ilk golümüz,ilk galibiyetimiz,ilk kazandığımız kupa vs bunlar kesinlikle kulüplerin yaşayan birer olgu olduğunun delilleridir. Şöyle maziye dönüp Kayserispor tabanlı benim için unutulmaz güzel anlar nelerdir diye düşündüğümde
karşıma,stadyumda bulunduğum ilk maç olan Ankaragücü karşılaşması ve tanıklık ettiğim ilk golümüz, ilk avrupa sahnesine çıktığımız maç,İlk gol kralımızı çıkartmamız,Kadir Has stadyumuna ilk girişim ve bir oyuncumuzun ilk kez ay-yıldızlı formayı giymesi geliyor.

Evet İlhan Sancaktar'dan bahsediyorum. 93 yılında safımıza katılmış, Kayserisporumuza sembol olmuş bu ismi genç-yaşlı bütün taraftarlarımız bilmelidir.

Biraz sahadaki İlhandan bahsediyim.. İlhan stoper (dönemin liberosu) için çok beyefendi bir kişiliğe sahipti.Öyle ki 93-01 arası forma giydiği 8 sezonda sadece 1 kez kırmızı, 24 de sarı kart görmüş. Kavgada ben onu hep ayıran tarafta gördüm. Futbolu çirkinleştirecek hiçbir hareketin içinde olmayan bir isimdi İlhan Sancaktar. Uzun boyuna rağmen attığı gollerin hiçbirisinin kafa ile olmaması, sırtındaki 4 numaralı forması ve 30-40 metreden sert frikikleri ile çocuk yaşımda hafızama yer etti.

Euro 96 öncesi o dönemin Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim İlhan'ı Azerbaycan özel maçında aday kadroya davet etmiş ve maçın ikinci 45 dakikasının tamamında forma vermişti. İşte bu andan itibaren Kayserisporlu oyunculara milli takım kapısı açıldı. Bu sebeple İlhan Sancaktar,ilk milli oyuncumuzdur diye Kayserispor tarihine geçti.

İlhan Sancaktar, Mustafa Salkım (Elifoğlu), Recep Mamur, Toledo, Mehmet Topuz, Gökhan Ünal, Cangele Kayserisporun sembol isimlerindendir .Bu karakterlere gerekli özeni ve saygıyı göstermeyi ihmal etmeyelim. Maç öncesi oyuncuları tribüne çağırırken Toledo'da oradaymış gibi davranıp onun da adını haykırmak, rahmetli Elifoğlunu simgeleyen objelere tribünlerimizde yer vermek çok mu zor? İlk milli oyuncumuza jest olarak onun giydiği 4 numaralı formanın bundan sonra hiçbir futbolcuya verilmemesini Kayserispor yönetiminden rica ediyorum. 


Her zaman yüreğimizde yerin rezerve sevgili İlhan Kaptan..


metrajzede..

Forvetten Sol Bek' e. Semih Aydilek.






Alman Ümit Milli Takımında oynayan bir oyuncu transfer ettiğimizi söylediklerinde ilerisi için ümitle bakmıştım bu çocuğa. Çünkü kolay kolay her oyuncu oynayamazdı Alman Ümit Milli de. O kadar Almanın arasından sıyrılıp Ümit Milli takıma davet edilen Türk kökenli bir oyuncu. “Vay bee” dedim,demek ki bu oyuncuda iş var ki hem milli takıma seçilmiş hemde bizimkilerin dikkatini çekmiş. İlk kez Kadir Has Stadı’nda ısınırken gördüğüm Semih’i fizik olarak diğer oyunculardan daha üstün görmüştüm.


Hatta Ömer Şişmanoğlu ile aynı dönemde transfer olmalarına rağmen,Ömer’in fiziğini yetersiz görmüş “bu çocuğun biraz güçlenmesi lazım yoksa bizde oynayamaz, Semih banko oynar fiziğe baksana” gibilerinden klasik taraftar yorumuda yapmıştık. Ama sonrasında Ömer' in daha azimli futbol oynama isteğine karşılık sanki küser gibi hiç ortalarda olmayan bir Semih vardı. Forvetlerin sakat olduğu dönemlerde bile düşünülmeyen bir Semih. Belki takım içi olumsuzlukar oldu, belki kendinden kaynaklı bazı prblemler oldu bilemiyoruz ama bildiğim tek şey var, oda Alman Milli takımında oynayan bir adam nasıl olurda bizde hiç bir varlık gösteremez?
Sonrasında çok kızdığımız Tolunay Kafkas gitti yerine Şota geldi. Elindeki oyuncuları oynatamamasıyla ünlü Tolunay gidince aklıma Semih ve Troisi geldi. Her ikisininde yeni sezonda büyük patlama yapacağını düşünüyordum. Hele ki Şota gibi bir golcünün Semih’i anlayamaması abes olurdu diye düşünüyordum. Troisi istekliydi ve çok çalışıyordu bal yapmayan arı misali. Troisi’ye “hadi aslanım bari bu sefer bir şeyler yap” dercesine sürekli şans tanındı ama Semih aynı şansı bulamadı. Belki antrenman performansından dolayıydı belki de farklı problemleri vardı, Yedek kalmayı sevmiyordu. Hangisi oldu bilinmez ama en sonunda sol bek bazen de sol açık olarak denemeye başlayınca hayretler içerisinde kaldım. Acaba biz bu işi Almanya’dan daha iyimi biliyoruz ki bize gelene kadar forvet oynamaya çalışan bir adamı biz sol bek yada sol açık yapmaya çalışıyorduk? Aslında söylenecek fazla söz bulunabileceğini de sanmıyorum. Düşünsenize, belli bir yaşa kadar forvet oynuyorsunuz ama ne hikmetse çakma sol bek olup çıkıyorsunuz. 
En son gittiğim Gürcistan U-20 maçında Semih’i gördüğümde selamlaştık ama kendisinde hiç neşe yoktu.  Tabi bu selamlaşma kendisini tanıdığından yada bir yakınlığımız olduğundan değil. Diğer futbolcularla da aynı şekilde selamlaşırken hepsinin yüz ifadelerinde farklı bir heyecan belirtisi vardı. Maç esnasında kenarda bazı arkadaşlarla konuşurken Semih’i sordum. Bana “bu adamı nasıl Alman milli takımına almışlar hayret, Adam hem disiplinsiz hemde sorumsuz. ” diye söylendi. Şimdi birde faklı bir açıdan bakmak lazım olaya. Acaba Kendi bölgesinde oynayamayan bir oyuncu farklı bölgelerde oynamak istemediği için yada kulüpte rahat ve huzurlu olmadığı için bu tür davranışlar sergiliyor olabilir miydi? Orasıda tartışmaya açık bence. Nihayetinde bu da her ne kadar para için yapılan bir iş olsada yıllarca öğretmenlerimizin bizlere söylediği birşey vardı “Sevilerek yapılan çöpçülük,sevilmeden yapılan öğretmenlikten daha iyidir.” Semih’in ki de öyle birşey mi bilinmez. 
Sonrasında bu gün Semih takımdan ayrıldı haberini duyunca çokta sürpriz olmadı benim için. Tabi gönül isterdi ki Semih bir kaç maçta olsa bile gerçek yerinde oynasın ve bu adam bizim işimize yarar mı? yaramaz mı? görmüş olalım. Ne diyelim sağlık olsun. Umarım kendine forvet oynayabileceği bir kulüp bulur da bizde görmüş oluruz birşey kaçırıp kaçırmadığımızı.

Muzaffer..