27 Şubat 2012 Pazartesi

Bu İşte Bir Tuhaflık Var.


Yazının başında kısaca TFF Başkanlık seçimine bir bakalım. Biliyorsunuz bugün bir seçim düzenlendi ve TFF' nin 41. Başkanı seçildi. Yıldırım Demirören gecenin bir yarısı Ata Aksu' nun çekilmesi ile ( ki buna güvendiği bütün dağlara kar yağması neden oldu. ) tek aday olarak girdiği seçimi kazandı. Hayırlı olsun demekten başka bir çaremiz yok. Ama hayırlı olmayacağını düşünenlerdenim ne yazık ki. Kendi kulübünde istenmeyen, kendi kulübüne milyarlarca lira zarara uğratan, sonra 103 Milyon Liramı hibe ediyorum diyerek gider ayak şov yapan, şike davasında Türk Futbolunu hiç düşünmeden "ne olmuş canım, gerekirse 3-5 sene Avrupa' ya gitmeyiz." diyen adamdan ne hayır gelir siz söyleyin.


Neyse biz konuya dönelim. Biliyorsunuz genel kurul öncesinde TFF Divan Kurulu seçiliyor. Seçilen Divan Kurulu için önerge verilir ve kurul oluşturulur. Bilin bakalım bu Divan Kurulunda kim vardı? Süleyman Hurma. Evet evet. Yanlış duymadınız. Kayserispor Genel Menajeri Sayın Süleyman Hurma bugünkü Genel Kurul' da verilen önerge ile Divan Kuruluna seçildi. Elbette Kayserispor' un TFF Genel Kurulunda Divanda temsil edilmesi çok güzel, gurur duyulası. Ama! Evet aması var. Kayserispor' u temsil edecek kişi Kayserispor' da maaşlı olarak çalışan birisi midir? Sakın yanlış anlaşılmasın. Süleyman Hurma' nın Kayserispor' u nasıl temsil ettiğini falan tartışmıyorum. Bizim yönetimimizdekilerden ve hatta bir çok Kayseri' liden daha çok Kayserispor' ludur. Bundan asla şüphemiz yok. Benim söylemek istediğim Kayserispor' un diğer delegelerinin ne kadar futbolla ilgili olduğunun görüldüğü, her şeyde olduğu gibi burada da Süleyman Hurma' dan yararlandıklarıdır. Görünen o ki bu işte bir tuhaflık var. Yönetim Kurulumuza seslensem ve desem ki; " Biraz kendinizi kulübünüze verseniz, birazcık bu adamın omuzundaki iş yükünü azaltsanız, Süleyman Hurma' da asli işi olan menajerlik işini yapsa hani." Sizce nasıl olur beyler?

26 Şubat 2012 Pazar

Milli Heyecan.


Uzun zaman sonra A Milli takıma futbolcu göndermenin mutluluğunu yaşıyoruz. Eren Güngör ve Hasan Ali Kaldırım 29 Şubat' ta Bursa' da Slovakya ile oynanacak olan hazırlık maçı için Abdullah Avcı tarafından aday kadroya çağırıldılar. Eren Güngör A Milli Formayı terletmiş bir isim ama Hasan Ali için bu deneyim ilk olacak. Aslında gecikmeli bir deneyim, çok daha önceleri yaşamalıydı bu deneyimi ama onun devamlılığını görecek bir teknik kadro oluşmadı Milli Takım bünyesinde.

Eren Güngör ilk olarak Fatih Terim zamanında Milli Takıma çağırıldı. Avusturya ile oynadığımız hazırlık maçında forma giydi. İlk 11 de çıktı sahaya bu karşılaşmada. Sakatlanana kadar toplamda 5 kez A Milli oldu. Sonrasında sakatlıklar peşini bırakmadı. İki çok ciddi sakatlık yaşadı. Üstüne bir de yanlış tedavi eklenince Eren Güngör çok uzun süre hem Kayserispor, hem de A Milli Takım formasından uzak kaldı. Sezon başı kampına katıldığında hepimiz ondan çok umutluyduk ve Milli Takım kapısının eninde sonunda açılacağını biliyorduk. Nitekim öyle de oldu. Bu sezon Kasım ayında Norveç ile oynanan A2 Milli Takım hazırlık maçında uzun zaman sonra uzak kaldığı milli formaya kavuştu ve sonrasında gösterdiği performans Abdullah Avcı' nın yeni Milli Kadrosunda yerini almasına neden oldu. Haketti ve kazandı demek sanırım abes olmaz. Eren Güngör' ün önceki günlerine göre bazı eksikleri olduğunu söylemek lazım. Kendisini yıllardır izleyen biri olarak şunu söyleyebilirim. Eski Eren Güngör daha çabuk, ayağına top daha çok yakışan ve az riske giren bir oyun stiline sahipti. Sakatlıklardan sonra dönen Eren Güngör' de ise özellikle bu sezon ağır kalma gibi bir sorun yaşıyoruz. İkinci eksikliği ise top kullanmakta, geriden pas yapmakta. Bu hataların yüzünden Kayserispor' da ne yazık ki bir kaç kez sıkıntı yaşadık ve hatta Gs ile Kayseri' de oynanan maçta 2. golü yedik. Peki Eren' in sakatlık sonrası gelişen bir yanı yok mu? Kesinlikle var. Çok yerinde müdahaleler yapmaya başladı mesela. Ağır kalmasına rağmen aklıyla yaptığı müdahalelerle bir çok tehlikeyi önledi. Bir diğer konu; kolunda taşıdığı pazubendin ağırlığının farkında ve daha 24 yaşında olmasına rağmen takımda ağabeylik yapabilecek kadar tecrübeli hissediyor kendisini. Milli takım için çok büyük bir avantaj bu. Özetle Eren Güngör hakettiği Milli Formaya kavuştu ve onu layıkıyla taşıyacağına eminim.

Hasan Ali Kaldırım için de bir iki şey söylemek lazım. Türkiye' nin en büyük sıkıntısıdır yerli Sol Bek çıkaramamak. Hadi sol bek sayalım desek iki elin 10 parmağını geçmez sanırım. Elimizde olanlarında performansları her zaman soru işareti oldu. Nitekim hala da öyle. Hasan Ali' nin Milli Takım kadrosunda yer almasını istememizin nedeni ise profesyonelliği ve devamlılığı. Aslına bakılırsa Hasan' ın da bir çok eksi yönü var sol bek olarak. Bunlardan en belirgin olanı hücum çıkışlarında ki verimsizliği. Hücumu çok seven bir yapısı olmasına rağmen katıldığı ataklarda pek etkili olamıyor. Üstelik kendi alanını boşalttığında önünde oynayan kanat oyuncularının yerine gelmemesi nedeniyle kademe sıkıntısı yaşanıyor. Bunların üstesinden geldiğinde çok çok daha iyi bir sol bek olacağı aşikar. Milli Takıma seçilmesinde en büyük etkenler sanırım devamlılığı, oyun içerisinde bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve hırsı. Abdullah Avcı' nın oyun sistemi tamamen takım oyununa dayalı bir sistem. Bireysel yeteneklerin bile takım oyunu oynamasını isteyen, takım savunması yaptıran, ön alanda baskı kuran ve topa baskı yapmayı seven bir oyun anlayışına sahip hoca. Eğer ki kadroda yer bulursa bu sisteme ayak uyduracağını düşünüyorum. Ama eksikliklerini bir an önce tamamlamalı. Her şeyden önce bizim Kayserispor' da sürekli tanık olduğumuz orta açma konusunda kendisini mutlak suretle geliştirmeli. Eğer eksiklerini tamamlarsa Milli Takımın değişmez ismi olacağından şüphem yok.

Her iki futbolcumuza, Teknik Direktör Abdullah Avcı' ya ve yeniden kurgulanan A Milli Takıma bundan sonra ki dönemde başarılar dilerim. Her şey istediğimiz ve beklediğimiz gibi olur umarım. İlk etapta en büyük iş Turnuva devamlılığı olacaktır. Sonrasında ise uluslararası başarı bekliyoruz.

25 Şubat 2012 Cumartesi

Adalet Terazin Şaşmasın Abdullah Avcı!


Bazı kesimlerin tepkisini çekti Slovakya Milli Takımı ile oynayacağımız hazırlık maçının aday kadrosu. Sürekli alıştıkları, gördükleri yüzleri görmeyince surat yaptılar, ellerine malzeme geçmedi. Abdullah Avcı öyle bir aday kadro açıkladı ki "bekliyorduk ama bu kadar değil" dedirtti. Peki yeni olarak kimler var aday kadroda; " Kayserispor' dan Eren Güngör ve Hasan Ali Kaldırım, Gençlerbirliği'nden Soner Aydoğdu, Beşiktaş' tan Mustafa Pektemek ve Cenk Gönen, Trabzonspor' dan Olcan Adın, Kaiserslautern' den Olcay Şahan, Bursaspor' dan Serdar Aziz, Eskişehirspor' dan Alper Potuk, Galatasaray' dan Semih Kaya, Hertha Berlin' den Tunay Torun." Tam 11 yeni isim. Yeni isimler elbette katılıyordu Milli Takıma da bu katılanların şöyle bir özelliği var bence. Bu yeni isimlerin bir çoğu bu formayı çok çok önceden de hakediyordu ama bunu görecek bir teknik heyet, Anadolu takımlarını izleyecek bir Milli Ekip yoktu. 

Şu çok net göründü ki Abdullah Avcı döneminde Türk Milli Takımı gerçekten bu ülkenin takımı olacak, sadece 3  büyüklerin formalarını giyiyorlar diye, isimleri daha çok anılıyor diye birilerine kutsal forma PEŞKEŞ ÇEKİLMEYECEK. Bu bile inanın insanın içini rahatlatıp, daha bir Milli duygulara sarılmasını sağlıyor. Adalet Terazin Şaşmasın Abdullah Avcı. İnşAllah bu çizgini korur, Türk futbolunu hegomanyası altına alanlara karşı ezilmez ve hep böyle dimdik durursun. Senin gibilere ihtiyacımız dün vardı, bugün yine var ve yarında hep olacak.

Sabır Taşı Değiliz.


Karıştırıyorsunuz sanırım teknik kadro, yönetim ve sevgili futbolcu kardeşlerim. Kayserispor' a gönül verenlerin sabır taşı olduğu gibi bir yanılgı içindesiniz bu çok net belli. Yanlış biliyorsunuz. Hiç birimiz sabır taşı değiliz. Kırılırız günün birinde. Bakın çatlarız, bulunduğumuz kayadan kopar KAFANIZA DÜŞERİZ haberiniz olsun. Sahada gezen 11 + 3 ve eğer varsa ki ( olduğu gün gibi ortada ) kulübede ve de kulüpteki RUHSUZLARA gereken cevabı çok net veririz yani merak etmeyin. 

Orduspor karşısındaki acziyetinizin bir açıklaması var mı? Maç mı seçiyorsunuz? Nedir bu yahu? Ne yapmak derdindesiniz anlamadım ki. Yıllardır yaşamadığımız korkuları mı yaşatacaksınız bize? Kenara koyduğumuz sadece KÜME DÜŞME KORKUSU değil beyler. Holiganlığımızı da bir kenara koyduk bizler ama sandıktan çıkarmayacağız diye kimseye söz vermedik. Üstelik sandıktan bayrakları çıkardık(!) o kötü(!) huylarımızın üzeri iyice açıldı...


Hiç dillendirmemiştim. Eleştirdim ama şu cümleyi hiç kurmamıştım ama artık ben de sıkıldım bu iş bilmez halinden Şota. Düşün şöyle bir süre. Bir şeyler yanlış gidiyor. Elinde ki kadro bu. KALİTELİ ya da DEĞİL tartışmıyorum seninle. Çünkü bu kadro kurulurken sen hocaydın ve yapılan transferlerin altına imzanı attın. O halde kusura bakma ama şapkadan tavşan çıkarmakta dahil olmak üzere hepsi SENİN GÖREVİN... Silkelenip kendine mi geleceksin, yok geldiğin yere mi gideceksin bilmiyorum ama yaptığın, pardon yapamadığın şeylerin hesabını verecek olan sensin... 

Hatayı sadece sende bulmak elbette abesle iştigal. Takımın eksiklerini bile bile takviye yapmayanlara da ayrıca selam olsun. Sizlerin de halini hatrını bu ara daha çok soruyorum merak etmeyin...

23 Şubat 2012 Perşembe

Finale 40 Dakika.


Çok ilgi alanı olmayabilir bazılarının ama iş şehir takımına gelince bir anda dikizleri çevirtiyor bize. Bugün Kayseri Kaskispor' un Kadınlar EuroCup Yarı Final maçı vardı Kayseri' de. Rakip yabancı değil. Yine bir Türk takımı olan Adana Botaşspor. Türk sporu adına bir gurur gecesi yaşadık Kayseri' de. Çoğu medya kuruluşunun, Türk Spor Medyasının pek umurunda olmasa da bugün Kayseri' de inanılmaz bir mücadele vardı. Hemde Avrupa' da yarı final mücadelesi.

Neyse bu sitemlere girersek çıkamayız. Kısaca maçı anlatalım biz. Harika bir atmosferde oynandı maç. Kadir Has Spor Salonunu tamamen dolduran Kayseri' li basketbol severlerin huzurunda ilk periyoda Kayseri Kaski kötü başladı. Botaş arka arkaya sayılar buldu ama Kaski ilk periyodun sonlarına doğru toparlandı ve ilk periyodu 22-17 ile kazandı. İkinci periyotta da yine üstünlüğünü koruyan Kaski özellikle 2. periyotta Sounders' in devreye girmesi ile harika sayılar buldu ve ilk yarıyı 8 sayı fark ile 41-33 önde kapattı. Kayseri Kaski ikinci yarıya yine tutuk başladı. 3. periyodun başında kaçan sayılarla bir anda fark 6 sayıya kadar düştü ama 3. periyodun son 4 dakikasında Kayseri Kaski yine toparlandı ve Saunders ve Sanford' un sayıları ile 3. çeyreği 10 sayı önde bitirdi. 60-50. Son periyotta oyun iyice düştü, karşılıklı top kayıpları geldi. Kayseri Kaski' de 3. periyodun sonunda baş gösteren yorgunluk 4. periyotta kendisini iyice hissettirdi. Özellikle Saunders' ın ve Bahar' ın yorgunluğu kendisini çok hissettirdi. Botaşspor' da Paris pota altında çok etkili olmasına rağmen De Forge' nin bulduğu sayılar farkın kapanmasına engel oldu. Sert savunma ile Botaşspor' u ardıardına 3 hücumdan boş çevirip o hücumların 2' sinde sayı bulunca fark bir anda 16 sayıya kadar çıktı. Ancak belirttiğimiz yorgunluk kendisini gösterdi ve periyodun sonuna 3 dakika kala aradaki fark 10' a düştü. Ama Kayseri Kaski yine toparlandı ve farkı yeniden 14' e çıkardı. Son saniyede Kayseri' nin kaçırdığı basket ile fark 16' ya çıkacakken dönen topta atağı değerlendiremeyen Botaşspor' un imdadına 2. hakem Jelena Tomiç yetişti ve biten süreye rağmen Paris' e faul yapıldığına karar verdi. Paris kullandığı 2 serbest atışı sayıya çevirerek maçın 75-63 bitmesini sağladı.

12 sayı elbette az bir sayı değil ama rakip Botaşspor olunca insan sıkıntıya düşüyor. Rövanş maçı 01 Mart Perşembe günü Adana' da oynanacak. Şimdiden başarılar Kayseri Kaski. Kalplerimiz sizinle.

Bu arada bir kaç cümle de maçın canlı yayınını yapan sevgili Tv Kayseri ekibine. Lütfen basketbolu bilen, kurallara hakim ve daha akıcı konuşabilen bir spiker ve bir yorumcu ile rövanş maçını bizlere ulaştırın. Hatalı yürüme yapan Wright' ın hareketine ne var ki bunda diyecek kadar bir haberler. Emekleriniz için minnet borçluyum ama daha iyi olabileceğine eminim. Adana' dan yapacağınız yayını sabırsızlıkla bekliyorum. Tabii daha iyisini...

21 Şubat 2012 Salı

Trajikomik


Kayserispor taraftarlarının Kayserispor' u hangi şartlarda sevdiğini, gönül verdiğini anlatsam sizlerde eminim çok tuhaf karşılarsınız. Ama ben sizlere küçücük bir örnek ile durumu özetlemeye çalışayım.

Malum 27. hafta mücadelesinde kendi evimizde Trabzonspor ile karşılaştık. 80. dakikaya kadar 3-1 önde götürdüğümüz maç 90. dakika sonunda 3-3 bitti. Buraya kadar her şey normal. Futboldur, kazanılır kaybedilir. Önemli olan zor zamanda takıma, kulübe ve camiaya sahip çıkmaktır. Skor 3-2 ve 3-3' e geldiğinde Kayseri Kadir Has Stadyumunun basın tribünlerinde traji komik bir olay yaşanmış. Olayın kahramanları Trabzon' dan Kayseri' ye gelen basın mensupları ile Kayseri yerel basınından bazı isimler. Trabzonspor' un attığı goller sonrasında bizim Kayseri' li(!) basın mensubu elemanlar bir yerlerini yırtarcasına gollere seviniyorlar. Bunu gören Trabzon' lu basın mensupları da bu duruma şaşırıyor ve bu şaşkınlıklarını dile getiriyorlar. " İnsan kendi takımı gol yedi diye sevinir mi? " gibisinden. Gerginlik çıkıyor, ağız kavgası yaşanıyor ama araya girenler sayesinde olay büyümeden kapatılıyor. Ben bu olaya taraf olan Kayseri yerel medyasından isimlerin kim olduklarını öğrendim ama burada isimlerini zikredip prim yapmalarını istemiyorum. 

Tartışma esnasında sundukları bahaneleri çok komik buna vurgu yapmak istiyorum. Adamlar diyor ki; " bu takımı bu hale Süleyman Hurma getirdi, yenilen her gol ona kapıyı göstermek, onu eleştirmek için elimize yeni yeni kozlar veriyor. " Şimdi Süleyman Hurma neler yaptı, takımı nasıl bu hale getirdi konusuna girmeyelim çünkü hakkaten roman olur. Hataları olmadı mı? Onlarca hata yaptı ama her zaman söylüyorum. Bu takıma kazandırdıkları kaybettirdiklerinden o kadar fazla ki arada Erciyes dağı kadar fark var. Ama bu tartışmada taraf olan yerel medya mensuplarının en büyük derdi argo tabiri ile "ARPALARININ KESİLMESİ", kulüpten sağladıkları çıkarlara son verilmesi. Düğüne giderken "bana takım elbise alın sizleri yücelteyim gazetemde" dönemleri bittiği için bugün bu kadar diş biliyorlar birilerine. Kulüp binasını elini kolunu sallayarak girdikleri dönemler bitip, önlerini ilikleyerek girdikleri dönemler başladıkları için ekmek yedikleri şehre ihanet etme hakkını kendilerinde görüyorlar. 

Lafı uzatmayalım. Kayseri Yerel Basınında bazı isimler var ki üzerlerinde ki İstanbul takımlarının formalarını çıkarmadan Kayserispor' u eleştirme hakkını kendilerinde görüyor ve takımın başarısızlıklarına göbek atacak kadar alçalıyorlar. İşte bunun tek nedeni kulüpten bidonlarına akan suyun kesilmesi. 

19 Şubat 2012 Pazar

Kime Kızmalı?


Öyle bir maç oynanıyor ki sahada. Çok rahat ve bu sezon çok sık bulmadığın şekilde goller buluyorsun, maçın büyük kısmında orta saha da bariz üstünlük kuruyorsun, hakeme rağmen Trabzonspor' u büyük oranda egale ediyorsun ama sonra bir skor koruma sevdası başına olmadık işler açıyor. Bunun adına ister acemilik, ister beceriksizlik, ister kalite eksikliği diyelim. Ne dersek diyelim ortada yanlış olan bir şeyler olduğunu görmek bu kadar zor değil. Çok iyi oynadığın maçta, karşında yorgun ve moralmen bozuk bir rakip varken geriye yaslanıp, bulduğun pozisyonları değerlendiremezsen kaybedersin arkadaş. Puan kaybedersin, prestij kaybedersin, güven kaybedersin. Senelerdir yaşamadığın korkuları yaşamaya başlarsın. Her maç tek bir sistemle kazanılmaz. Bunun ben biliyorum hocam ama sen bildiğin halde uygulamıyorsun. 

Troisi bu takıma tek başına şampiyonluk getirse bile sırıtıyor. Bugün 44 kez topla buluşup sadece 6 olumlu pas yaptı. Bu adama tahammül etmek için ne içiyorsun maç öncesinde merak ediyorum. Sefa daha top nasıl kontrol edilir, pas nasıl ve ne hızla atılır, top rakipteyken nerede durulur onu kavrayamamış ve hala 80 dakika oyunda tutuyorsun. Furkan her oynadığı maçta hiç bir şey yapmasa rakibe önde basıp rahatsız eder, kolay top çıkmasını engeller ama oynayacağı maçta yedek oturtursun. Eğer ki Troisi' nin yaptığını Furkan yapamaz diyorsan, eğer ki Biseswar ve hatta Nadir Sefa' dan daha kötü diyorsan ve cidden bunlar düşünüyorsan şapkanı ya da not defterini önüne koyup düşünmen lazım. Hasan Ali inanılmaz pozisyon hataları yapıyor yine birkaç haftadır. Ya arkadaş önünde Troisi varken zaten eksiksin, sen geri dönene kadar defans bir kişi eksik kalıyor ama sen hala orta çizgide defans yapmaya çalışıyorsun. Kujoviç geldiğinden beri en iyi maçını oynuyor ama yorulmadan oyundan çıkartılıyor, yerine zaten eksik olan takıma ikinci negatif kişilik giriyor. Oyuna giren arkadaş rakibini egale ediyor ama ne hikmetse bir adım atsa ceza sahasına girecekken kendini bırakıyor bir de sağa sola el kol hareketi yapıyor. Navarro mucizeler yaratıyor ama yaptığı hatalar ne hikmetse bize hep puan kaybı olarak dönüyor. Zurab cezasını bitirdikten 4 maç sonra yine cezalı duruma düşüyor. Gereksiz kart görmek konusunda sınır tanımıyor. O kadar çok söylenecek söz var ki takım ile ilgili. 

İyi şeyler de var tabii. Riveros gibi, Eren gibi, Kamil gibi. Kamil'i transfer ettiğimizde büyük bir transfer yaptığımızı söylemiştim., hala aynı fikirdeyim. Kendini geliştirdikçe daha iyi olacak. Abdullah vasatın üzerinde oynamaya devam ediyor. Amrabat egoistliğini bıraktığı anlarda ne kadar faydalı olduğunu gösteriyor ama egoistliği yine üst seviyede.

Ve tabii hakemler. İnanılmaz maçlar, inanılmaz hatalar izliyoruz 3 haftadır. Hakemler Kayserispor' a karşı özel ihtimam gösteriyorlar verdikleri kararlarda. Her maçta aleyhte onlarca anlamsız düdük çalınıyor. Hızlı oynamaya çalıştığımı her dakika ve her pzoisyonda atağımız kesiliyor, rakip hiç alakasız pozisyonda yere yattığında mutlaka düdük çalınıyor. Burak' ın frikiği için tamam diyecek yok ama onun hariciden oyunu soğutan her düdüğü aleyhimize çaldı, bizi yavaşlatırken rakibi oyuna dahil etti. İlk yarıda Celutska' nın elle oynadığı pozisyonu görmeyen hakem heyeti, ikinci yarıda "UMUT VAAD EDEN ATAĞIN BAŞLANGICINDA" Riveros' un olmayan eline düdük çalıp oyunu durdurdu. Yazıktır, günahtır. Hakem hata yapar anlarım ama hakem kasıtlı olarak hata yaparsa bunun adı başka bir şey olur. Eğer zerre Allah korkusu ve kul hakkından haberleri varsa bunların eninde sonunda çıkacağını bilsinler. 

17 Şubat 2012 Cuma

Körü Körüne Sakatlık


Takımın başında bir bela var. Bunun adını başka bir şey koymanın anlamı yok. Kaç yıldır maçta sakatlanan futbolcu göremez olduk takımda. Tamam Allah korusun ama idmanda sakatlanmayan futbolcumuz kalmadı. Her sakatlığın minimum süresi 4 haftadan başlıyor. Her sakatlık çapraz bağlardan ileri geliyor. Ayağı burkulan, ne bileyim Allah Korusunda tarak kemiğinden sakatlanan futbolcumuz yok.

Bugün antrenman esnasında Engin Bekdemir sakatlandı ve sakatlığı ciddi. Yan Çapraz bağlarında yırtılma söz konusu ve ameliyat olacak. Bilindiği üzere bu sakatlık bizim baş belamız. Bu sakatlığı yaşayan en önemli iki isim Cangele ve Eren Güngör. Şimdi de Engin Bekdemir. Allah sağlık versin Engin' e. Ama bu sakatlıkların bir nedeni olmalı ve bu nedenin araştırılması lazım. Bu sakatlıkların sadece idman da olması tesadüf mü? En küçük sakatlığın en az 1 ay sürmesi tesadüf mü? Niye maç esnasında ikili mücadele de sakatlanan 1 tek futbolcumuz yok. Tamam olmasın ama idmanda da olmasın kardeşim.

Engin Bekdemir' e bir kez daha geçmiş olsun diyoruz. Allah acil şifalar versin. Benim bu takımda Okay ile birlikte en çok umut beslediğim isim kendisi. Dilerim eskisinden iyi döner ve formasını alır...

16 Şubat 2012 Perşembe

"On" un Gelişini Kutlayalım


Bir kaç gün önce Twitter' da; " Bugünlerde Cangele gelse de şehre hava getirse Arjantin' lerden." demiştim. Ve nihayet kaptanın Pazartesi akşam saatlerinde Kayseri' de olacağını öğrendim. Aslında daha erken bekliyorduk ama rehabilitasyon süresi biraz uzadı. Ne olursa olsun, geç ya da erken onun gelişi her durumda Kayseri şehrine ve Kayserispor taraftarına bambaşka bir hava katacaktır. Bakın oynamasından bahsetmiyorum. Onun şehirde olması, şehirde ki taraftarların onunla aynı havayı soluduklarını bilmeleri yetecektir. 

Şimdi Kayserispor' lulara sesleniyorum. Kaptanı havaalanında karşılama zamanıdır. Onun verdiği emekleri onore etme zamanıdır. Atkılarla, formalarla gidip onu ne kadar özlediğimizi anlatma zamanıdır. Pazartesi akşam saatlerinde Kayseri' ye gelecek olan Cangele'yi hep birlikte karşılayalım...

Cangele' nin gelişi ile ilgili ayrıntılı bilgiyi netleştirince gerek buradan gerek Hücum Hattı Blogun twitter hesabından sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

13 Şubat 2012 Pazartesi

Ne İşe Yararsınız? İki Haftalık Değerlendirme.

NOT: Yazıya başlamadan önce belirteyim. Başlık iki farklı başlık olarak algılanırsa sevinirim. Birinci başlık MHK' nda görevli hakemlerimize.


Harbiden ha.. Ne işe yararsınız? Doğru dürüst taşıdığınız üniformayı temsil edemedikten, göğsünüzde duran Kokartı taşıyamadıktan sonra cidden merak ediyorum ne işe yararsınız? Bu soru, sitem, eleştiri hakem camiasına. Üstelik genelliyorum. İyi olanlarda kusura bakmasınlar, bazen kurunun yanında yaş da yanıyor arkadaş.

İki haftadır Kayserispor' un maçlarını yöneten, üzerinde hakem üniforması, göğsünde TFF veya UEFA kokartı taşıyan kişiler bir cevap lutfetsinler lütfen. Ne anladınız, ne kazandınız bir takımın emeğini çalıp, hedeflediği yerlere gitmesini engelledinizde? Hadi diyelim bu hafta oynanan maçta sonucu etkileyecek hatalar geçen haftaya bakarak azdı, ya bir önceki hafta neydi derdiniz? Ayıptır günahtır. TCK' na göre en az 6 aydan başlayacak bir harekete maruz kalan Riveros' a bu hareketi layık görmenizde ki derdiniz, amacınız neydi? Riveros nerede tavuğunuza "öte git" dedi Mete Kalkavan. Bu ülkenin futbolu sizlerle ilerleyecekse, bırakın abi yerinde saysın. Valla böylesi daha iyi...


Gelelelim iki haftalık Kayserispor değerlendirmesine. Geçen yıl Şota ve Van Der Lem, bu yıl Şota Jean Nederburgh ikilisinin tek ortak özelliği açık oynayan takımlara karşı başa baş ve hatta üstün oyun sergilenmesi. Gençlerbirliği maçında bunu gördük. Gerçekten iyi futbol, tam istenilen pas organizasyonları. Ama eksik bu kez defansta kendisini gösterdi. İnanılmaz hatalar silsilesi birbirini izliyor kaç haftadır. Zurab' ın cezasını bitirip geri dönmesinden bu yana, yani 3 haftadır çok ciddi kademe hataları yapması takıma pahalıya patlıyor. Sivasspor maçında Enaramo' nun golü, Gençlerbirliği maçında Aykut' un golü ve en son Galatasaray maçında Melo' nun golünde hep aynı sahneyi izledik. Birbirinin kopyası 3 gol ama 3 farklı maç. Kazanılamayan, daha doğru tabirle kaybedilen 7 puan. Sonucu pahalı oldu bize. Özellikle 2 haftada ciddi manada kayıplar yaşadık. Hemde elimizden zorla alınan 6 puan var ortada.

Kayserispor adına son haftalarının en umut verici olayı Navarro' nun müthiş performansı. Her ne kadar gündeme gelmesede açık ara Muslera ve Tolga ile birlikte ligin en iyi kalecisi durumunda. Umarım performansında bir eksilme olmaz ve devamı gelir. Trabzonspor maçı çok önemli. Alt sıralara yaklaştığımız şu dönemde mutlak suretle kazanmalı ve alt sıralar ile araya bir mesafe koymalıyız. 

8 Şubat 2012 Çarşamba

Onsuz 10. Yıl




Kayserispor'un efsane amigosu Mustafa Salkım'ın (namı diğer Amigo Elifoğlu) aramızdan ayrılışının onuncu yılı bugün. Biz onu stadyumda bir tribünden diğer tribune koşup; "hadi kalkın, oturmaya mı geldiniz buraya" diye taraftarı ateşlemesiyle tanıdık,sevdik. Dilekolay tam 30 yıl Kayserispor amigoluğu yaptı. Ama bundan tam 10 yıl önce Akciğer kanserine yenik düştü ve aramızdan ayrıldı.

Elifoğlu'ndan sonra Amigo gelmedi Kayserispor tribünlerine. Her taraftar onu aradı. Genç,yaşlı herkes onun yokluğunu bir şekilde hissetti. Ruhu Şad Olsun. Elifoğlu hiç unutulmayacak...

5 Şubat 2012 Pazar

Marifet Gol Atmakta.


Geriye düşüyoruz sonra yakalıyoruz. Sonra yine geri düşüyoruz, bir daha yakalıyoruz. Ama gel gör ki 14 korner + 2 serbest vuruştan bırakın gol atmayı pozisyona giremiyoruz. Ama her hafta ya yan toptan ya da duran toptan gol yiyoruz. Marifet biraz da gol atmakta. 

Bakın işin bize göre normal yanları bunlar. Bir de daha ilginç olan taraflar var. Hep suç bulup, bahane ettiğimiz gençleri eleştirmek yerine bugün hedefimde ne hikmetse Zurab olacak. Tabii ki kötü manada hedef alacak değilim. Zurab geldiğinden beri ilk defa bu kadar kötü oynadı. 2 golde resmen uyudu, kaçırdığı adamlar golleri buldu. Golleri geçtim, defanstan çıkarken kaptırdığı topların hepsi kalemizde pozisyon oldu. 

Ben yenilgiden dolayı çokta üzgün değilim. Mücadele ettikten sonra futbolda yenilmek elbette var. Bu 1+1=2 En azından son dört haftadır mücadele etmeye başladık ve performansı üst düzeye çıkardık. Artık önümüzde bir Gs maçı var ki bana göre sezonun en önemli maçı. Biseswar' ın döneceğini, Amrabat' ın takımla birlikte çalışarak aradaki buzları eriteceğini düşünüyorum. Haftaya daha iyi bir Kayserispor görmeyi umut ediyor ve bekliyorum. Tabii gol atabilen ve de basit goller yemeyen bir Kayserispor.

Bir de Troisi için konuşalım istiyorum yine bugün. Kesinlikle bugün takımın iyilerindendi. Evet hala futbolundan hiç bir şey beklemiyorum ama asla hakkını yemeyelim. Hiç bir şekilde gol olmayacak yerden gol atmak gibi inanılmaz tuhaf bir huy edindi. Bu huyu sayesinde belki de kariyerinin gol rekorunu kırmaya koşuyor. Evet bir yerde bir tuhaflık var ama bunu ben dahil sanırım çoğumuz anlamadık uzun süre de anlamayacaz...

4 Şubat 2012 Cumartesi

İnsanlik Suçu


Dün akşam ki Sivasspor maç değerlendirmemin başında Sivas'ta oynanan maçın hangi şartlarda oynandığını ve buna değinilmesi gerektiğini yazmıştım. Şimdi bir iki kelam edelim bu konuyla ilgili.

Dün oynanan maçta bir kez daha gördük ki Türk Futbolunu yönetenler ( düz mantıkla aslında yönetemeyenler ) sıcak odalarında, rahat makam koltuklarında ve konforlu makam araçlarında bu işin keyfindeler. Ama sahada bu böyle değil dün bir kez daha ibretle ve hayretle izledik. Dün Sivas 4 Eylül stadyumunda Sivasspor ile Kayserispor karşılaşırken hava sıcaklığı tam -22 dereceydi. Evet evet. Yanlış duymadınız tam -22 dereceydi. Ve bu şartlarda futbol oynamaya çalışan, futbol izlemeye çalışan ve de oynanan oyunu bizlere aktarmaya çalışan yüzlerce belki de binlerce insan vardı o stadyumda. Battaniyelerle ısınmaya çalışanlar vardı hepimiz gördük. Peki bu durum sizce kimin umurundaydi? Evet futbol ekonomisi çok büyük, evet futbol bizim için büyük bir eğlence ama her şeyden önce insan olduğumuzu bir hatırlatayım istiyorum.

Sırf yayıncı kuruluş biraz daha fazla kazansın diye hiç kimsenin o insanların hayatını riske atmaya hakkı yok. Sahada futbol oynayanlar koşarak hadi biraz ısınıyorlar. Peki ya koşmadan bekleyen görevliler? Polisinden özel güvenliğine, taraftarından kameramanına bu insanların canı can değilmi? Nedir bu hırs? Bu maç illa akşammı oynanmak zorundaydı? Ayağı kaydığı için yayıncı kuruluşun kamerasına çarpan ve zaten hepimizi diken üstünde oturtan Eren Güngör'e bir şey olsaydı kim verecekti bunun hesabını?

Futbolumuzu yönetenleri çok değil birazcık İNSANLIĞA davet ediyorum. Kendinizi o stadda görevli olan biri yerine koyun. Kendinizi o kameramanın, güvenlik görevlisinin yerine bir defa koymayı düşünün. Ne söylediğimi anlayacaksınızdır. Yaptığınızın İNSANLIK SUÇU olduğunu goreceksinizdir eminim...

2 Şubat 2012 Perşembe

Yenilmemeyi Öğrenmek.


Son üç haftadaki en büyük kazancımız sanırım yenilmemeyi öğrenmek oldu. Mersin Idman Yurdu maçında olduğu gibi bu hafta Sivasspor maçında da geriden gelip puan almayı becerdik. Hemde -22 derece soğukta ve buz pistini aratmayan bir zeminde. TFF'nin bu havada insan sağlığını hiçe sayan sapkın kararına da değinmek şart ama bunu başka bir yazıda ele alalım. Önce Sivas maçının değerlendirmesi.

Geçen hafta Salı günü oynadığımız Mersin Idman Yurdu maçında geriye düşmemize rağmen oyunu bırakmamış ve Emir'in çok klas iki golüyle galip gelmiştik. Bu haftada oyuna iyi başlamadık. Özellikle çok gol pozisyonu verdik. Buna rağmen defans kurgusundan çok memnunum. Çok kritik pozisyonlar verdik ama bir o kadarda kritik toplar çıkardık. Bu kadar kritik pozisyonlara rağmen maçın bence iki adamı vardı Kayserispor adına. Ilki kesinlikle inanılmaz pozisyonlar çıkartan kaleci Navarro, diğeri nerdeyse eski günlerinden bir demet sunan Eren Güngör' dü.

Sivasspor özellikle Grosicki' nin kullandığı sol kanattan bizi inanılmaz zorladı. golü de ikinci yarının hemen başında yine sol kanattan Zeki' nin yaptığı ortaya Enaramo' nun güzel kafa vuruşuyla yedik. Pekarik pek aksamadı aslında ama Zeki' den bir adım geride kalması oyuncunun rahat bir orta yapmasına neden oldu. Golde Zurab' ın markajında ki adamı kaçırması ve bomboş bırakması da maçta yaptığı tek hataydı ve pahalıya patayacaktı bize. Golden sonra oyunu bırakmadık. Özellikle Riveros'  un orta alanda kazandığı toplar oldukça rahatlattı defansı. Bu toplardan birinde Abdullah o kadar boş bir pozisyon yakaladı ki kaçırması atmasından en az 100 kat daha zordu. Ama o kaçırmayı başardı ne hikmetse. Burada bir arkadaşımın dediği gibi KALİTE devreye girdi sanırım. Sonra Troisi çıktı piyasaya. Hem de tam ben ona küfretmeye hazırlanırken. Hayır nasıl oluyor anlamıyorum ama bu adam bir şekilde piyasaya çıkıyor ve tek hareketiyle Kayserispor' a puan getiriyor. Ya çok ballı, yeteneksizliğine rağmen bir şekilde gol atıyor ya da bu adam bizden yeteneklerini saklıyor. Bunun başka bir açıklaması yok. Yine Troisi' nin golüyle ve bunu söylediğime bir çoğunuz inanmayacak ama harika bir golle geriye düştüğümüz maçı çevirdik. Bu şartlarda alınan 1 puanın ne kadar değerli olduğunu sanırım anlatmama gerek yok.  Sonuçta yenilmemeyi 3 haftadır başarıyoruz ve çok kritik 3 maçtan alnımızın akı ile çıktık. Bu çok önemliydi. Ha bu arada bu maçın 2 ilke sahne olduğunu hatırlatalım. Birincisi Kayserispor' un deplasmanda bu sezonki ilk beraberliği oldu Sivasspor maçı. Diğeri de hafta içi oynadığı bütün maçları kazanan Sivasspor' un kazanamadığı ilk hafta içi maçı olmasıydı.

Bir kaç cümlede bu havada, bu şartlarda, -25 dereceye varan soğuğa rağmen Sivas' a kadar gidip takımı destekleyen Kapalı Kale' li kardeşlerime ve Sivas' ta yaşayan hemşehrilerimize. Ben maçı izlerken televizyon karşısında üşüdüm sizler orada ne yaptınız Allah bilir? Hepinize helal olsun, hepinizden Allah Razı Olsun. Maçın başından sonuna kadar IHH IHH KAYSERİ diye İNLEYEN Sivasspor' lulara Sivas' ta KAYSERİ adını ezberlettiniz.