9 Ocak 2019 Çarşamba

Söyleyen Ben Değilim, Biziz...

Kayserispor Başkanı Sn. Erol Bedir ve yönetimi iyi niyetle ve elinden geldiği kadar kulübü yönetmeye çalışıyor. O kadar borca, maddi imkansızlıklara, abuk subuk muhalif haber, yazı, yorum ve hatta tehditlere rağmen hem de.

Kayserispor kulübü olarak çoğu konuda gecikmiş olsakta çağ atladık. Taraftar merkezli yönetim anlayışına yıllardır hasrettik, Erol Bedir öncülüğünde bu hasret son buldu en basiti.

Gel gelelim işin bir de sportif yönetimi var. Ne yazık ki taraftar merkezli yönetimde çok başarılı olan Kayserispor yönetimi, sportif konularda bu başarılarını gölgede bırakırcasına çuvalladı. Bize göre en önemli etken ise iş bilmez kimselere haddinden fazla güvenilmesi, kaldıramayacakları sorumlulukların verilmesi, yapamayacakları işler yüklenmesiydi.

Allah var, yönetim kurulunda bulunan ve kendisine sorumluluk verilen herkes, bir şekilde kendine verilen her işin üstesinden gelmeye çalıştı ama sadece yöneticilerin çabalaması ile olmuyor bu işler. Takımda görev yapan profesyonellerinde bu konuda etkin olması, sorumluluk alması şart.

Günümüz futbolunda futbolcu ve hoca ile yönetim arasında köprü olacak, talep, istek ve görüşleri yukarıya iletecek veya taşın altına elini koyup kendi başına anlık kararlar alabilecek, doğru transfer hamleleri ile takımı bir tık yukarı taşıyabilecek bir akil adam ihtiyacı var. Dünyada ve Türkiye'de bunun onlarca örneğini gördük, görüyoruz.

Kayserispor'da bundan bir kaç yıl öncesine kadar bu yönetim anlayışı sayesinde vasat bir Anadolu kulübü olmaktan çıkmış, elit kategoride, adından söz ettiren bir camia haline gelmişti. O dönemde yönetim ne kadar vasat altı olsa da ( bir kaç isim hariç ) takımın başında olan, takımdan ilk derecede sorumlu olan Süleyman Hurma sayesinde sportif başarı, transfer gibi konularda ülkenin en önde gelen ve tercih edilen kulüplerinden biri haline gelmişti Kayserispor. Ha o dönemde de bu kulübün camia olmasına dair hiç umudumuz yoktu. Yani her gelenin bir tarafı eksik oluyor.

Hepimiz farkındayız artık. Kayserispor, isteyen her futbolcunun arka kapıdan çıktığı, rakiplerine bakarak tercih konusunda alt sıralara inen, maddi ve manevi olarak sıkıntılı hale gelen bir kulüp durumunda. Bunda bu yönetimin suçu var mı? Bence var. Yukarıda nedenleri de yazıyor.

Peki ya çözüm?

Bakınız bu kulübün maddi imkanlardan öte ve önce bir camia olmaya ihtiyacı var. Takıma gelen hiç bir futbolcu Kayserispor'lu olmayı, Kayserispor'a aidiyet duygusu ile bağlanmayı düşünecek durumda değil. Çünkü onlara Kayserispor'u anlatacak bir futbol aklı yok. Bize en çok lazım olan şey "kulübe olan aidiyet duygusunu geliştiren, futboldan anlayan, transfer vb. konularda proaktif, köprü olabilecek özelliklere sahip, tek özelliği yabancı dil bilmek ve Arap ülkelerinde bir kaç tanıdığı olmak" olmayan bir futbol aklı.

Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin farketmeksizin, istediğimiz özelliklerde birini ve hatta birilerini, taa alt yapıdan başlamak üzere A Takım seviyesine kadar göreve getirip, onlara bu sorumluluğu verip, yeni bir temel üstünde yepyeni bir takım, kulüp, camia inşa etmek zorundayız.

Bakın beyler. Şu durumda düşersek ( sadece alt ligi kastetmiyorum ) bir daha kalkamayız. 

Hatırlatmakta fayda görüyorum. Artık bir Haseki başkana sahip değiliz. Sendelediğimiz zaman ya da düştüğümüzde elimizden tutacak şehrin en güçlü, en nüfuzlu ve gerçekten Kayserispor'a en çok sahip çıkan ileri geleni olan Mehmet Özhaseki artık her şeyi ile kendini Ankara'ya, Ankara'lıya, Ankaragücü, Gençlerbirliği, Osmanlıspor taraftarına adamak ve anlatmak zorunda. Bunda da bir beis yok zaten, olması gereken bu.

Biz taraftar olarak üstümüze düşeni bir kez daha yapalım ve bilmem kaçıncı kez uyaralım.

Kayserispor'da kangren olan uzuvlar var ve hastalık vücuda yayılmaya başladı. Görünen o ki tedaviye de cevap alamıyoruz. O zaman kangren olan uzvun kesilmesi şart. Her geçen gün, saat, dakika aleyhte işliyor. İşin maddi boyutu kadar manevi boyutunda da kayba uğruyoruz, her geçen an eriyoruz.

Kayserispor tarihinde hiç bir yönetim kurulu ve hiç bir başkan böylesi bir taraftar desteğini arkasında görmedi, muhtemelen de göremeyecek. O yüzden bu fırsatı iyi değerlendirmek, rüzgar arkadan esiyorken yelkenleri açmak, rüzgarı karşıya almamak lazım.

Söyleyen ben değilim, biziz...

Vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum sizin...