17 Şubat 2013 Pazar

Nihayet Rahatladık...


Sezon başından beri ilk kez derin bir Ohh çektik. Çok çok önemli bir deplasmanda, çok akıllı bir oyunla 3 gollü 3 puanı hanemize yazdırdık.

Herkesin kafasında Eskişehirspor'un ne kadar zor bir deplasman olduğu, evinde uzun zamandır yenilmeyişi ve son 3 maçını da kazanışı vardı ki herkes de haklıydı. Ama oynadığı oyun ile takım bize korktuklarımızı yaşatmadı ve bu sezon ki en güzel ve en rahat deplasman maçlarından birini kazanmamızı sağladı.

Karşılaşmanın genelinde topla az oynayan ama mücadelesi üst düzey bir oyun anlayışı ile sahadaydık. Simiç ve Zurab ikilisinin iyi oyunu ve takımın top yekün savunma katkısı ile Eskişehirspor %100 bir gol pozisyonuna girmeden maçı bitirdi.

Futbolcuların hepsinin iyi oynadığını söylemek mümkün ama parantez açmam gereken iki isim var. İlki kaleci Ertuğrul.

Yeni kaleci antrenörünün gelmesi ile belirli bir yükseliş yakaladığı kesin. Özellikle yan toplara çıkışlarında ve oyun kurmada yaşadığı acemilikleri bir süredir yaşamıyor. Ama top sektirme huyundan da zerre vazgeçmiş değil. Hala özellikle cephesinden gelen şutlarda duruş açısını ayarlayamayıp topları sektiriyor. Dün de iki kez bunu yaşattı bize. Allah'tan ilkinde Zurab, ikincisinde "pozisyonun oluşmasına neden olsa da" Simic oradaydı da seken toplar ile tehlike çok büyümesi. Ama oyunun genelinde bu toplar dışında da Ertuğrul'a çok iş düşmedi çok şükür.

İkinci isim ise her hafta adından sıkça bahsettiğimiz Sefa. Bir futbolcunun takım oyununa katkısının sıfır olduğunu, maç içinde taraftara saç baş yoldurduğunu ama yine aynı adamın attığı goller ve yaptığı asist ile maçın adamı olduğunu söylesem sanırım çoğunuz ya güler, ya da "hadi lan ordan aşalalamdösödöd..." ile başlayan ve muhtemelen içinde argo ünlemler bulunan cümleler kurarsınız. Ahh işte biz bunu her hafta yaşıyoruz. Sefa diye bir kardeşimiz var. Çok iyi niyetli olduğuna, bişeyler yapmak için kendini paraladığına eminim. Ama bir şekilde takım oyununa faydasından çok zararı var. Dün maçı izlerken Sefa'nın istatistiğini tuttum. İlk 10 dakikadan örnek vereyim size. 7 kez topla buluştu, 4 top kaybı yaptı, 1 tanesini taca, diğer 2 tanesini ise arkadaşlarına kazandırdı. Velakin bu adam maç bittiğinde takımın maçı kazanmasını sağlayan 1 numaralı isim oldu. Nasıl bir iştir, ateistler bunu nasıl açıklar bilmiyorum ama ben, bizzat, şahsen ve kendim bu işe bilimsel bir açıklama bulamadım.

Hakem ile ilgili olarak konuşmak istemiyorum da susarsam çatlayacam. Takımın iskeletinden tam üç kişi haftaya cezalı. Riveros'un kartına ağzımı açmıyorum. Haketti ve gördü. Ama Bobo ile Cleyton'a gösterdiği sarı kartlar ile Eskişehirspor'lu Diego'ya gösteremediği kırmızı kart resmen hocanın ne kadar kaliteli (!) olduğunu gösterdi. Bu tür hakemlerin bu ligde, bu kadar üst düzey maçlara verilmesi Türk futboluna ihanettir.

Neyse... Oyunun başından sonuna kadar çok akıllı oynadığımız, harika bir orta alan mücadelesi ile kazandığımız bir maç oldu. Senenin başından beri ilk kez bu kadar rahat bir konumda kendimize yer bulduk. İyi geldi. Şimdilik bu galibiyetin keyfini sürmeyi yeğliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum sizin...