Aslında, bizim için sezon hiç mi hiç parlak başlamadı, diyebiliriz.
Hiçbir profesyonel kulübe yakışmayacak şekilde yaşanan yönetim boşluğu (ya da
rezaleti de denebilir) ve sahipsizlik camia olarak endişeli günler yaşattı
bizlere.. Üstüne üstlük bir türlü açıklanmayan ve sahiplenilmeyen borç yükü ve
bu yükün takım üzerinde üzerindeki olumsuz etkisi, takımdan bir bir ayrılan
futbolcular derken adeta yüreğimizin sıkıştığı günleri yaşadık.. Zira,
Kayserispor taraftarı hiç de böyle şeylere alışık değildi.
Bütün bunlar, bizim adımıza geçtiğimiz yıllara göre “kısır” veya “düşük
potansiyelli” bir transfer döneminin habercisi gibiydi. Dolayısıyla, bu seneki
transferlerimizin de ancak, “fena değil” olarak nitelendirilebilecek seviyede
kalması beklenebilirdi, belki de içinde bulunduğumuz durum itibariyle bu duruma
kimse itiraz etmezdi. Ama ne olursa olsun Kayserispor güçlü bir camia olduğunu
göstererek, ligin çürük ve gezgin oyuncularını toplamadan yapılabilecek en
“faydalı” transferleri yapmaya çalıştı.
İlk önce, hoca hamlesi geldi. Tarzı, futbol anlayışı (benim çok da
beğenmediğim bir futbol anlayışı: fazla savunmacı ve durağan) tartışılır olsa
da mevcut şartlara göre “olsun olsun iyidir yine de” denilebilecek bir isim
bence Tolunay Hoca… Sonuçta ligi tanıması ve tecrübesi bizim için büyük
avantaj.. Tolunay Hoca’nın ligi tanıyan eski öğrencileri ile yaptık ikinci
hamlemizi.. Teknik direktörlerin eski öğrencilerini hemen yanlarına alması
şeklindeki transferleri oldum olası sevmem, ben de pek heyecan uyandırmaz ama
isim olarak, takıma direk katkı yapabilecek isimler aldık diye düşünüyorum.
Özellikle, güçlü fiziği ve hızı ile Samba Sow’dan katkı anlamında
ümitvârım. Larrys
Mabiala’dan da kalite olarak
ümitliydim fakat ilk 3 haftalık performansı bende biraz hayâlkırıklığı yarattı
diyebilirim.. Abdulaziz
Demircan ise, yetenekli ve iş
yapabilecek bir kaleci..
Derley ve Diego Lopes; Portekiz Ligi’nden kelepir bulup kadrosuna
kattığı tam bizim takımın harcı isimler.. Kelepir demişken lütfen yanlış
anlaşılmasın; küçümseme anlamında değil, ucuza kapatılmış iyi transferler
anlamında kullanmadım bu ifadeyi. Umarım, takıma katkıları “yükte hafif pahada
ağır” kâbilinden olur.. Özellikle, Derley, -Diego Lopes, en iyi yaptığı iş gol
atmak dese de- ileride top tutma işinde çok daha mahir.. Zira, bu özelliğiyle
Osmanlıspor maçındaki golün hazırlayıcısıydı. Umarım, golleriyle de tanışırız
ilerleyen haftalarda. Sizi bilmem ama ben Nobre’ye benzettim Derley’i.. Ondan
biraz daha yetenekli sanki.. Diego Lopes hakkında da hep iyi şeyler söylendi,
umutluyum.. İnşaallah yeteneğini kullanıp takıma en üst seviyede katkı sağlar.
Daha sonra, basının “Beşiktaş
istedi Kayserispor aldı.” klişe
başlığı ile duyurduğu, Deniz Türüç transferi geldi. Hollanda ekolünde yetişen, yetenekli ve oyun bilgisi
gelişmiş bir isim.. Ligin ilk iki maçında verdiği paslar, oyun içindeki
hamleleri vs. ile biraz biraz sundu bize yeteneklerini. Konya maçındaki gol
vuruşu “usta işi” cinsindendi. Lige biraz daha alışırsa; takımı ateşleyecek,
oyunun gidişatını değiştirebilecek seviyeye çıkabilir. (Hadi hayırlısı..)
“Özveri”… Taraftarın bir futbolcuda aradığı en önemli
erdemdir. Hâliyle de, özverili futbolcular hep sevilmiştir. Mesela, Salih
Dursun’u, Riveros’u, Toledo’yu kim sevmez.. Furkan Özçal tam da bu türden bir
isim.. Zaten tanıdık bir isim olduğu için teknik olarak üzerinde çok
durmayacağım. İnşaallah, İstanbul ona yaramıştır. Futbolunu daha da
geliştirmiştir.
Süleyman Hurma transferi ile kardeşliğimizi
pekiştirdiğimiz Trabzonspor’dan gelen Mustafa Akbaş ve Zeki Yavru
transferlerine ilk başta anlam verememiştim. Soner Aydoğdu ve İshak Doğan
gelseydi bari diye içimden geçirmiştim ama olmadı işte. (Mevcut performansından
ötürü) Mustafa Akbaş transferine hâlâ bir anlam veremediğimi söyleyebilirim.
Ama, “Zekinho” Mersin deplasmanında galibiyeti getiren enfes golü, özverili
oyunu ve maç sonu röportajındaki samimiyeti ile beni “iş yapar” bir transfer
olduğuna ikna etti. Hatta, pek bi sevdim bu çocuğu diyebilirim ;)
Transferin son günlerinde ise, geçtiğimiz yılları hatırlatan, umut
ışığımızı güçlendirecek, takım içi opsiyonları daha da arttıracak; Oğulcan -ki,
bu sene beni en mutlu eden transfer- Yakubu ve Berkan Emir transferleri geldi.
İyi de oldu hâliyle.. Uzattığımın farkındayım. Bu üç transferi birkaç kelimeyle
özetleyip sabrınızı daha fazla istismar etmeden yazımı tamamlayayım. Oğulcan;
hızlı, yetenekli, yıldız ışığı olan bir isim.. Yakubu; güçlü, tecrübeli..
Berkan Emir; geçen seneyi iyi geçirdi, özellikle hücum yönü iyi, savunmada da
fena değil.
Sinan Bakış ve Diego Biseswar da performanslarını artırarak yeni
transfer etkisi yapabilme konusunda en kuvvetli iki aday diye düşünüyorum. Ömer
Bayram, Marko Simić ve Hakan Arıkan da takım iskeletinde değişmez isimler
olacaktır.
Dar zamanda, dar bir maliyetle kurulan, hâlihazırda oturmamış yeni bir
takımdık.. Lige korkularla başladık. Osmanlıspor maçından son dakikada gelen 1
puan, Konya maçında dengeli bir oyunla gelen 1 puan ve Mersin’den gelen 3 puan
ile fena sayılmayacak bir performansla korkulu denilebilecek bir süreçten iyi
çıktık diyebiliriz. Ayrıca, bu süreç takım adına ilerleyen haftalarda olumlu
sinyallerin geldiği bir süreç oldu ki bu hepsinden önemli.. Ancak, takımda
başta uyum problemi olmak üzere, pozisyon üretme, hızlı oynayamama vb. birçok
problem olduğu da gözardı edilmemeli.. Umarım, lige verilen arada bu konularda
olumlu gelişmeler olmuştur.
Daha güzel günlere, daha iyi bir Kayserispor’a en kısa zamanda kavuşmak
temennisiyle.. Hoş bakın zâtınıza..
Hasan ERBAY
twitter.com/ErbayHasan
Emeğinize sağlık bu değerli yorum ve analizinizden dolayı. Yazılarınızın devamını bekliyoruz ve bu akşam ki trabzonspor maçından zaferle dönmeyi yüce Allahtan temenni ediyoruz...
YanıtlaSil