11 Eylül 2018 Salı

Vata Kambek!!!


İşin doğrusu bir yandan bakınca milli eziyet bitti diyesi geliyor insanın. Ama dün akşam özellikle 2. yarıda oynanan oyunu görüp, skordan bağımsız bir şekilde sahada gerçekten MİLLİ TAKIMI izlemiş olmaktan keyif almamak namümkün. Üstelik Lucescu' ya rağmen.

Rusya maçı sonrasında çıkıp "4-5 takımdan milli takım kurmayı bende çok isterim, oyuncularımızın çoğu kendi takımlarında oynamıyor." diye en hafif tabirle zırvalayan Lucescu'yu kendi seçtiği ama bir türlü güvenemediği futbolcular dün gece yerin dibine soktu. Keşke orada kalabilse ama nerde. Adam galibiyeti de sahiplendi.


Ben sana şöyle söyleyeyim sayın Mircea; galibiyeti kendinden sanma. Kıymeti kendinden menkul bu takımın. Futbolcular senin taktiğinle falan değil, kendi bildikleriyle, mücadeleleriyle sonuna kadar vazgeçmeyip Dünya Kupasında ünlenen İsveç'in o meşhur savunma futbolunu yer ile yeksan eylediler.

Helal olsun...

Milli takım dün akşam iki tane bek kazandı. Ömer Bayram ve Zeki Çelik. Her ikisi de üstüne düşeni eksiksiz olarak yapıp Hasan Ali ve Şener'den sonra buralar artık benim dercesine oynadılar. Her ne kadar 2. gole Zeki Çelik'in kaptırdığı top neden olsa da uzaydan gelen topu yememek gibi asli bir kalecilik görevi olduğu unutulmamalı. Hakkını yemeyelim Sinan'da dün gecenin iyilerindendi.


Mehmet Topal'ın maç boyunca sergilediği kısmen iyi futbola bakıp aldanmamak lazım. Mehmet Topal milli takımda iyi bir yedek olabilir artık şu haliyle. O bölgede Okay'ın yanına yüzü rakip kaleye dönük Oğuzhan gibi, Tolgay gibi isimler, önlerine de yine Oğuzhan gibi, Emre Akbaba gibi  alternatifleri değerlendirmek, denemek gerek. 

Oyunu geniş gören, pas ve şut alternatifleri oluşturup, ayağından topu doğru zamanda çıkarabilen, kısaca hızlı düşünen, düşündüğünü hızlı uygulayan oyuncuların tercih edilmesi bundan sonrak oynayacağımız maçları "Vata Kambek" yerine, "Ooooo Yeahhhh" modunda izlememizi sağlayacaktır.


Umut ışığı belirdi bu takımı gordükten sonra ama hala teknik direktör konusunda benim ciddi soru işaretlerim var. İnşallah ben yanılırım. Tükürdüğümü yalamaya, Mircea Lucescu'dan özür dilemeye razıyım. 

Ama sanmıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum sizin...